- Sana rastlayınca karnımda ki çocuğum hemen secdeye vardı.
- چون برابر اوفتادم با تو من ** کرد سجده حمل من اندر زمن
- Karnımdaki çocuk, karnındaki çocuğa secde etti. Secdesinden bedenime titreme düştü” 3605
- این جنین مر آن جنین را سجده کرد ** کز سجودش در تنم افتاد درد
- Meryem de “Ben de karnımdaki çocuğun secde ettiğini hissettim” dedi.
- گفت مریم من درون خویش هم ** سجدهای دیدم از این طفل شکم
- Buna karşı şüphe
- اشکال آوردن بر این قصه
- Ahmaklar derler ki: “Bırak şu masalı. Yalan, yanlış.
- ابلهان گویند کاین افسانه را ** خط بکش زیرا دروغ است و خطا
- Meryem, doğuracağı zaman yabancıdan da uzaktı, akrabadan da.
- ز انکه مریم وقت وضع حمل خویش ** بود از بیگانه دور و هم ز خویش
- O güzel hatun şehirden dışarı çıktı. Doğurmadıkça şehre girmedi.
- از برون شهر آن شیرین فسون ** تا نشد فارغ نیامد خود درون
- Doğurunca yavrusunu kucağına alıp, bağrına basıp soyunun, sopunun yanına geldi. 3610
- چون بزادش آن گهانش بر کنار ** بر گرفت و برد تا پیش تبار
- Yahya’nın anası, onu nerede gördü de bu hikâyeyi anlattı, bu sözü söyledi?”
- مادر یحیی کجا دیدش که تا ** گوید او را این سخن در ماجرا
- Bu şüpheye verilen cevap
- جواب اشکال
- Bunu ilhama mazhar olan, afakta, gayp âleminde bulunan şeyleri yanındaymış gibi bilen kişi anlar.
- این بداند کان که اهل خاطر است ** غایب آفاق او را حاضر است
- Yahya’nın anası, uzakta olmakla beraber Meryem’in yanında bulunabilir.
- پیش مریم حاضر آید در نظر ** مادر یحیی که دور است از بصر