- Birisi “Burası satrançta ruh hanesi” demiş. Bu sözü duyan “O, evi nereden elde etmiş?”
- گفت در شطرنج کاین خانهی رخ است ** گفت خانه از کجاش آمد بدست
- Satın mı almış, yoksa mirasa mı konmuş?” diye sormuş. Ne mutlu mana anlayana!
- خانه را بخرید یا میراث یافت ** فرخ آن کس کاو سوی معنی شتافت
- Nahivcilerden biri “Zeyd, Amr’ı dövdü” diye bir misal getirmiş. Dinleyen “Suçu yokken neye dövmüş?
- گفت نحوی زید عمرا قد ضرب ** گفت چونش کرد بیجرمی ادب
- Amr’ın ne suçu varmış ki o çiğ Zeyd, onu köleler gibi suçsuz dövüyor?” der. 3630
- عمرو را جرمش چه بد کان زید خام ** بیگنه او را بزد همچون غلام
- Nahivci, “Bu, mana ölçeğinden ibaret. Sen buğdayı almaya bak, ölçeğe lüzum yok.
- گفت این پیمانهی معنی بود ** گندمی بستان که پیمانه است رد
- Zeyd’le Amr, irap için kullanılan misallerde geçer, onlar yalan olsa bile sen irabı düzeltmeye çalış!” derse de,
- زید و عمرو از بهر اعراب است و ساز ** گر دروغ است آن تو با اعراب ساز
- Öbürü “Ben onu, bunu bilmem. Zeyd, Amr’ı suçsuz, sebepsiz nasıl dövdü” deyince,
- گفت نه من آن ندانم عمرو را ** زید چون زد بیگناه و بیخطا
- Nahivci naçar kalır, alaya başlar: Amr, fazla olarak bir “V” çalmıştı.
- گفت از ناچار و لاغی بر گشود ** عمرو یک واو فزون دزدیده بود
- Zeyd, anlayınca o hırsızı dövdü. Çünkü Amr, haddi aşmıştı, tabii haddini bildirmek lâzım! 3635
- زید واقف گشت دزدش را بزد ** چون که از حد برد او را حد سزد
- Bâtıl gönüllerin bâtıl sözü kabul etmesi
- پذیرا آمدن سخن باطل در دل باطلان
- Bunun üzerine o adam “Hah, doğru... Şimdi bunu canla başla kabul ettim” der. Doğru bile eğrilere eğri görünür.
- گفت اینک راست پذرفتم به جان ** کج نماید راست در پیش کجان