- Söylersen bu puta tapmadan kurtulmanın şükrünü söyle de Allah, seni bâtın putundan da kurtarsın.
- گر بگویی شکر این رستن بگو ** کز بت باطن همت برهاند او
- O, nasıl, başını putlardan kurtardıysa sende o kuvvetle gönlünü kurtar. 370
- مر سرت را چون رهانید از بتان ** هم بدان قوت تو دل را وارهان
- Dini babadan bedava bir miras olarak buldun da onun için başını şükretmeden çevirdin.
- سر ز شکر دین از آن بر تافتی ** کز پدر میراث مفتاش یافتی
- Miras yedi, mal kadrini ne bilsin? Rüstem can verdi, Zâl bedava şeref kazandı!
- مرد میراثی چه داند قدر مال ** رستمی جان کند و مجان یافت زال
- Ben, birisini ağlatırsam rahmetim coşar; ağlayıp taşanda nimetime erişir.
- چون بگریانم بجوشد رحمتم ** آن خروشنده بنوشد نعمتم
- Birisine bir şeyi vermek istemezsem o isteği göstermem. Fakat gönlünü kapattım mı artık açmam.
- گر نخواهم داد خود ننمایمش ** چونش کردم بسته دل بگشایمش
- Rahmetim, o ağlamalara bağlıdır. Kul ağladı mı rahmet denizi, kabarmaya, dalgalanmaya başlar. 375
- رحمتم موقوف آن خوش گریههاست ** چون گریست از بحر رحمت موج خاست
- Allah, aziz sırrını takdis etsin, şeyh Ahmed-i Hıdraveyh’in Allah ilhamıyla borçlular için helva satması
- حلوا خریدن شیخ احمد خضرویه قدس الله سره العزیز جهت غریمان به الهام حق
- Bir şeyh vardı. Cömertlikle anılmıştı, o yüzden de daima borçluydu.
- بود شیخی دایما او وامدار ** از جوانمردی که بود آن نامدار
- Büyüklerden on binlerce lira borç almış, âlemdeki yoksullara harcetmişti.
- ده هزاران وام کردی از مهان ** خرج کردی بر فقیران جهان
- Borçlu bir de tekke kurmuş, canını da, malını da, tekkesini de Allah uğruna feda etmişti.
- هم به وام او خانقاهی ساخته ** جان و مال و خانقه درباخته