- Aferin, üstat Aklı Küll’e, yüz binlerce zerreye birlik bahşetti.
- آفرین بر عشق کل اوستاد ** صد هزاران ذره را داد اتحاد
- Yerde topak, topak dağınık topraklara benzerlerken testici, hepsini de birleştirdi, bir testi yaptı.
- همچو خاک مفترق در رهگذر ** یک سبوشان کرد دست کوزهگر
- Gerçi suyla toprağın birleşmesi, nakıstır, can, buna benzemez.
- که اتحاد جسمهای آب و طین ** هست ناقص جان نمیماند بدین
- Fakat burada apaçık bir misal getirsem korkarım aklın karışır. 3730
- گر نظایر گویم اینجا در مثال ** فهم را ترسم که آرد اختلال
- Süleyman şimdi de var ama biz uzağı görme neşesiyle onu göremiyoruz.
- هم سلیمان هست اکنون لیک ما ** از نشاط دور بینی در عما
- Uzağa bakış, insanı kör eder. Sarayda uyuyanın sarayı görmediği gibi.
- دور بینی کور دارد مرد را ** همچو خفته در سرا کور از سرا
- Biz ince sözlere dalmışız, onlarla uğraşıp duruyoruz. Düğümleri çözme sevdasına tutulmuşuz.
- مولعیم اندر سخنهای دقیق ** در گرهها باز کردن ما عشیق
- Düğümleri bağlayıp çözdükçe şüpheye düşmeyi, cevap vermeye kalkışmayı uzatıp gideriz.
- تا گره بندیم و بگشاییم ما ** در شکال و در جواب آیین فزا
- Tuzağın bağını gâh çözüp bağlayan, bu suretle bu işte maharet kazanan kuş gibi... 3735
- همچو مرغی کاو گشاید بند دام ** گاه بندد تا شود در فن تمام
- Böyle kuş sahradan, çayırdan mahrumdur, ömrü düğümü açıp çözmede harcolur gider!
- او بود محروم از صحرا و مرج ** عمر او اندر گره کاری است خرج