- Biz ince sözlere dalmışız, onlarla uğraşıp duruyoruz. Düğümleri çözme sevdasına tutulmuşuz.
- مولعیم اندر سخنهای دقیق ** در گرهها باز کردن ما عشیق
- Düğümleri bağlayıp çözdükçe şüpheye düşmeyi, cevap vermeye kalkışmayı uzatıp gideriz.
- تا گره بندیم و بگشاییم ما ** در شکال و در جواب آیین فزا
- Tuzağın bağını gâh çözüp bağlayan, bu suretle bu işte maharet kazanan kuş gibi... 3735
- همچو مرغی کاو گشاید بند دام ** گاه بندد تا شود در فن تمام
- Böyle kuş sahradan, çayırdan mahrumdur, ömrü düğümü açıp çözmede harcolur gider!
- او بود محروم از صحرا و مرج ** عمر او اندر گره کاری است خرج
- Filvaki hiçbir tuzağa zebun olmaz ama günden güne kanatları tutulur, uçmaz olur.
- خود زبون او نگردد هیچ دام ** لیک پرش در شکست افتد مدام
- Bağ çözüp bağlamakla az uğraş da kanatların tutulmasın, uçmadan kalmayasın.
- با گره کم کوش تا بال و پرت ** نگسلد یک یک از این کر و فرت
- Yüz binlerce kuşun kanadı kırıldı da yine o ârızalı yerlerdeki tuzakları gidermedi.
- صد هزاران مرغ پرهاشان شکست ** و آن کمین گاه عوارض را نبست
- Kuran’da onların ahvalini oku haris adam: “Bütün şehirlerde gezip dolaştılar, her tarafı elde ettiler.” Bak hele “Bir kurtuluş var mı?” 3740
- حال ایشان از نبی خوان ای حریص ** نقبوا فیها ببین هل من محیص
- Türk, Rum ve Arabın kavgasından engûr ve inep şüphelerine düşmekten başka bir şey çıkmaz.
- از نزاع ترک و رومی و عرب ** حل نشد اشکال انگور و عنب
- Manevi dilleri bilen Süleyman gelmedikçe bu ikilik kalkmaz.
- تا سلیمان لسین معنوی ** در نیاید بر نخیزد این دوی