- Sen “Kerremnâ” hükmünce bir padişahsın ki hem karaya ayak atabilirsin, hem denize!
- تو ز کرمنا بنی آدم شهی ** هم به خشکی هم به دریا پا نهی
- “Ve hamelnâhüm fil berri vel bahri” hükmüne mazharsın. Canını karadan kurtar, denize yürüt!
- که حملناهم علی البحری به جان ** از حملناهم علی البر پیش ران
- Melekler için karaya yol yoktur. Hayvanların da denizden haberleri yok. 3775
- مر ملایک را سوی بر راه نیست ** جنس حیوان هم ز بحر آگاه نیست
- Sen, ten itibarıyla hayvansın, can bakımından melek. Bu suretle hem yerde yürürsün, hem gökte.
- تو به تن حیوان به جانی از ملک ** تا روی هم بر زمین هم بر فلک
- Bu suretle, ben de zahiren sizin gibi insanım ama hakikatte gönlüm, vahye kabiliyetli.
- تا به ظاهر مثلکم باشد بشر ** با دل یوحی إلیه دیدهور
- Bu toprağa mensup kalıp, yer üstüne düşmüş ama bu çeşit adamın ruhu, o güzelim gökte çark urup durmakta.
- قالب خاکی فتاده بر زمین ** روح آن گردان بر این چرخ برین
- Yavrum, biz umumiyetle su kuşlarıyız, dilimizden de ancak deniz anlar.
- ما همه مرغابیانیم ای غلام ** بحر میداند زبان ما تمام
- Hulasâ Süleyman denizdir, biz kuşlara benzeriz. Ebede kadar Süleyman’da seyredip duruyoruz. 3780
- پس سلیمان بحر آمد ما چو طیر ** در سلیمان تا ابد داریم سیر
- Süleyman’la gel, ayağını denize bas ki su, Davud’a olduğu gibi sana da yüzlerce zırh yapsın.
- با سلیمان پای در دریا بنه ** تا چو داود آب سازد صد زره
- O Süleyman, meydanda, herkesin gözü önünde. Fakat haset kıskançlık göz bağıcı ve büyücü.
- آن سلیمان پیش جمله حاضر است ** لیک غیرت چشم بند و ساحر است