English    Türkçe    فارسی   

2
3775-3784

  • Melekler için karaya yol yoktur. Hayvanların da denizden haberleri yok. 3775
  • مر ملایک را سوی بر راه نیست ** جنس حیوان هم ز بحر آگاه نیست‏
  • Sen, ten itibarıyla hayvansın, can bakımından melek. Bu suretle hem yerde yürürsün, hem gökte.
  • تو به تن حیوان به جانی از ملک ** تا روی هم بر زمین هم بر فلک‏
  • Bu suretle, ben de zahiren sizin gibi insanım ama hakikatte gönlüm, vahye kabiliyetli.
  • تا به ظاهر مثلکم باشد بشر ** با دل یوحی إلیه دیده‏ور
  • Bu toprağa mensup kalıp, yer üstüne düşmüş ama bu çeşit adamın ruhu, o güzelim gökte çark urup durmakta.
  • قالب خاکی فتاده بر زمین ** روح آن گردان بر این چرخ برین‏
  • Yavrum, biz umumiyetle su kuşlarıyız, dilimizden de ancak deniz anlar.
  • ما همه مرغابیانیم ای غلام ** بحر می‏داند زبان ما تمام‏
  • Hulasâ Süleyman denizdir, biz kuşlara benzeriz. Ebede kadar Süleyman’da seyredip duruyoruz. 3780
  • پس سلیمان بحر آمد ما چو طیر ** در سلیمان تا ابد داریم سیر
  • Süleyman’la gel, ayağını denize bas ki su, Davud’a olduğu gibi sana da yüzlerce zırh yapsın.
  • با سلیمان پای در دریا بنه ** تا چو داود آب سازد صد زره‏
  • O Süleyman, meydanda, herkesin gözü önünde. Fakat haset kıskançlık göz bağıcı ve büyücü.
  • آن سلیمان پیش جمله حاضر است ** لیک غیرت چشم بند و ساحر است‏
  • O bizim önümüzde... Bizse cahillikten, uykudan, herzevekillikten onu görmemekte, ondan meyus olmaktayız.
  • تا ز جهل و خوابناکی و فضول ** او به پیش ما و ما از وی ملول‏
  • Gök gürlemesi, susuzun başını ağrıtır. Bilmez ki kutlu bulutlardan rahmet yağdıracak!
  • تشنه را درد سر آرد بانگ رعد ** چون نداند کاو کشاند ابر سعد