English    Türkçe    فارسی   

2
3783-3792

  • O bizim önümüzde... Bizse cahillikten, uykudan, herzevekillikten onu görmemekte, ondan meyus olmaktayız.
  • Gök gürlemesi, susuzun başını ağrıtır. Bilmez ki kutlu bulutlardan rahmet yağdıracak!
  • Onun gözü akarsuda… Gökten yağan rahmet suyunun zevkinden haberi bile yok! 3785
  • Himmet atını sebebe doğru sürdü de bu yüzden müsebbipten mahrum kaldı.
  • Fakat müsebbibi apaçık gören cihan sebeplerine gönül kor mu?
  • Hacıların, çölde tek ve tenha ibadet eden bir zahidin kerametine hayran olmaları
  • Çöl ortasın da bir zahit vardı. Abbadiye kabilelerine mensup olanlar gibi ibadete de dalmış, kendisinden geçmişti.
  • Hacılar civar şehirlerden gelip oraya ulaştılar, o kupkuru yerde bir zâhit gördüler.
  • Zahidin yeri kaskatıydı. Fakat kendisinin mizacı yumuşak. Çölün samyeli, âdeta ona ilâç kesilmişti. 3790
  • Hacılar, onun yalnızlığına, o afetler içinde selâmette oluşuna şaştılar.
  • Kum üstünde namaza durmuştu. Kum, öyle bir kumdu ki hararetinden tenceredeki su bile kaynar, coşardı.