- Eshabı kehf’in uyanıklığı, Dıkyanus’a kulluk etmekti. Fakat uykuları; şereflerini, haysiyetlerini korumuş oldu.
- یقظه شان مصروف دقیانوس بود ** خوابشان سرمایهی ناموس بود
- Bilgiyle uyumak uyanıklıktır. Vay bilgisizle oturan uyanık kişiye!
- خواب بیداری ست چون با دانش است ** وای بیداری که با نادان نشست
- Kargalar, güz mevsimi otağlarını kurdular mı, bülbüller gizlenir ve susarlar. 40
- چون که زاغان خیمه بر بهمن زدند ** بلبلان پنهان شدند و تن زدند
- Çünkü gül bahçesi olmayınca, bülbül sükût eder. Güneşin kayboluşu, uyanıklığı öldürür.
- ز آنکه بیگلزار بلبل خامش است ** غیبت خورشید بیداری کش است
- Ey güneş! Sen yeraltını aydınlatmak üzere bu gül bahçesini terk ediyorsun.
- آفتابا ترک این گلشن کنی ** تا که تحت الارض را روشن کنی
- Fakat marifet güneşi, bir yerden bir yere gitmez, o güneş dolunmaz. Onun tanyeri akıl ve candan başka bir yer değildir.
- آفتاب معرفت را نقل نیست ** مشرق او غیر جان و عقل نیست
- Hele işi gücü; gündüz olsun gece olsun, âlemi aydınlatmak olan o cihanın kemal güneşi hiç kaybolmaz.
- خاصه خورشید کمالی کان سری ست ** روز و شب کردار او روشنگری ست
- İskender’sen gün doğusuna gel. Ondan sonra nereye gidersen nurlusun, kuvvetlisin! 45
- مطلع شمس آی گر اسکندری ** بعد از آن هر جا روی نیکوفری
- Ondan sonra nereye varsan orası doğu olur; doğrular senin batına âşık kesilir.
- بعد از آن هر جا روی مشرق شود ** شرقها بر مغربت عاشق شود
- Senin yarasa duygun batıya doğru koşmakta, inciler saçan duygun da doğuya doğru akmakta.
- حس خفاشت سوی مغرب دوان ** حس در پاشت سوی مشرق روان