- Ey Allah, sen verenlere, ihsan edenlere fazlasıyla ver; nekes malını da telef et!
- کای خدا تو منفقان را ده خلف ** ای خدا تو ممسکان را ده تلف
- Bilhassa canını bağışlayan, kendisini Allah’a kurban eden,
- خاصه آن منفق که جان انفاق کرد ** حلق خود قربانی خلاق کرد
- İsmail gibi boynunu veren kişiye fazlasıyla ver! “Hiç o boyna bıçak işler mi?
- حلق پیش آورد اسماعیلوار ** کارد بر حلقش نیارد کرد کار
- Şehirler de bu yüzden diridirler, bu yüzden zevk ve safa içindedirler. Sen kâfir gibi yalnız kalıba bakma!
- پس شهیدان زنده زین رویند و خوش ** تو بدان قالب بمنگر گبروش
- Çünkü Allah, onlara karşılık olarak ebedi ve gamdan, mihnetten, kötülükten emin bir can vermiştir. 385
- چون خلف دادستشان جان بقا ** جان ایمن از غم و رنج و شقا
- Borçlu Şeyh, yıllarca bu işte bulundu, vazifesi buymuş gibi halktan borç almakta, halka vermekteydi.
- شیخ وامی سالها این کار کرد ** میستد میداد همچون پای مرد
- Ölüm gününde ulu bir bey olmak için ölümüne kadar bu çeşit tohumlar ekmekteydi.
- تخمها میکاشت تا روز اجل ** تا بود روز اجل میر اجل
- Şeyh’in ömrü sona erip de vücudunda ölüm alâmetlerini görünce,
- چون که عمر شیخ در آخر رسید ** در وجود خود نشان مرگ دید
- Borçlular etrafına toplandı. Şeyh, mum gibi kendi kendisine eriyip gidiyordu.
- وامداران گرد او بنشسته جمع ** شیخ بر خود خوش گدازان همچو شمع
- Borçluların ümidi kesildi, suratları ekşidi, dertlerine dert katıldı. 390
- وامداران گشته نومید و ترش ** درد دلها یار شد با درد شش