English    Türkçe    فارسی   

2
381-390

  • Ey Allah, sen verenlere, ihsan edenlere fazlasıyla ver; nekes malını da telef et!
  • کای خدا تو منفقان را ده خلف ** ای خدا تو ممسکان را ده تلف‏
  • Bilhassa canını bağışlayan, kendisini Allah’a kurban eden,
  • خاصه آن منفق که جان انفاق کرد ** حلق خود قربانی خلاق کرد
  • İsmail gibi boynunu veren kişiye fazlasıyla ver! “Hiç o boyna bıçak işler mi?
  • حلق پیش آورد اسماعیل‏وار ** کارد بر حلقش نیارد کرد کار
  • Şehirler de bu yüzden diridirler, bu yüzden zevk ve safa içindedirler. Sen kâfir gibi yalnız kalıba bakma!
  • پس شهیدان زنده زین رویند و خوش ** تو بدان قالب بمنگر گبروش‏
  • Çünkü Allah, onlara karşılık olarak ebedi ve gamdan, mihnetten, kötülükten emin bir can vermiştir. 385
  • چون خلف دادستشان جان بقا ** جان ایمن از غم و رنج و شقا
  • Borçlu Şeyh, yıllarca bu işte bulundu, vazifesi buymuş gibi halktan borç almakta, halka vermekteydi.
  • شیخ وامی سالها این کار کرد ** می‏ستد می‏داد همچون پای مرد
  • Ölüm gününde ulu bir bey olmak için ölümüne kadar bu çeşit tohumlar ekmekteydi.
  • تخمها می‏کاشت تا روز اجل ** تا بود روز اجل میر اجل‏
  • Şeyh’in ömrü sona erip de vücudunda ölüm alâmetlerini görünce,
  • چون که عمر شیخ در آخر رسید ** در وجود خود نشان مرگ دید
  • Borçlular etrafına toplandı. Şeyh, mum gibi kendi kendisine eriyip gidiyordu.
  • وامداران گرد او بنشسته جمع ** شیخ بر خود خوش گدازان همچو شمع‏
  • Borçluların ümidi kesildi, suratları ekşidi, dertlerine dert katıldı. 390
  • وامداران گشته نومید و ترش ** درد دلها یار شد با درد شش‏