- Şehirler de bu yüzden diridirler, bu yüzden zevk ve safa içindedirler. Sen kâfir gibi yalnız kalıba bakma!
- پس شهیدان زنده زین رویند و خوش ** تو بدان قالب بمنگر گبروش
- Çünkü Allah, onlara karşılık olarak ebedi ve gamdan, mihnetten, kötülükten emin bir can vermiştir. 385
- چون خلف دادستشان جان بقا ** جان ایمن از غم و رنج و شقا
- Borçlu Şeyh, yıllarca bu işte bulundu, vazifesi buymuş gibi halktan borç almakta, halka vermekteydi.
- شیخ وامی سالها این کار کرد ** میستد میداد همچون پای مرد
- Ölüm gününde ulu bir bey olmak için ölümüne kadar bu çeşit tohumlar ekmekteydi.
- تخمها میکاشت تا روز اجل ** تا بود روز اجل میر اجل
- Şeyh’in ömrü sona erip de vücudunda ölüm alâmetlerini görünce,
- چون که عمر شیخ در آخر رسید ** در وجود خود نشان مرگ دید
- Borçlular etrafına toplandı. Şeyh, mum gibi kendi kendisine eriyip gidiyordu.
- وامداران گرد او بنشسته جمع ** شیخ بر خود خوش گدازان همچو شمع
- Borçluların ümidi kesildi, suratları ekşidi, dertlerine dert katıldı. 390
- وامداران گشته نومید و ترش ** درد دلها یار شد با درد شش
- Şeyh, ”Şu kötü şüpheye düşenlere bak! Allah’ın dört yüz dinar altını yok mu ki?” dedi.
- شیخ گفت این بد گمانان را نگر ** نیست حق را چار صد دینار زر
- Bu sırada dışardan bir çocuk, birkaç para kazanmak ümidiyle “Helva” diye bağırdı.
- کودکی حلوا ز بیرون بانگ زد ** لاف حلوا بر امید دانگ زد
- Şeyh, hizmetçiye, ”Git helvanın hepsini al,
- شیخ اشارت کرد خادم را به سر ** که برو آن جمله حلوا را بخر