- Borçlular yesinler de bir müddetçik olsun bana acı acı bakmasınlar” diye başıyla işaret etti.
- تا غریمان چون که آن حلوا خورند ** یک زمانی تلخ در من ننگرند
- Hizmetçi, helvanın hepsini almak üzere hemen dışarı çıktı. 395
- در زمان خادم برون آمد به در ** تا خرد او جمله حلوا ز ان پسر
- Helvacıya ,”Bu helvanın hepsi kaça?” diye sordu. Çocuk “Yarım küsur dinar” dedi.
- گفت او را جملهی حلوا به چند ** گفت کودک نیم دیناری و اند
- Hizmetçi,”Yoo, Sofilerden çok isteme. Sana yarım dinar veriyorum artık söylenme!” dedi.
- گفت نه از صوفیان افزون مجو ** نیم دینارت دهم دیگر مگو
- Helvayı bir tabağa koydurdu ve tabağı getirip Şeyh’in önüne koydu. Sır sahibi Şeyh’in esrarına bak!
- او طبق بنهاد اندر پیش شیخ ** تو ببین اسرار سر اندیش شیخ
- Borçlulara ,”Buyurun, şu mübarek helvayı helâlinden bir güzelce yiyin” iye işaret etti.
- کرد اشارت با غریمان کین نوال ** نک تبرک خوش خورید این را حلال
- Tabak boşalınca, çocuk tabağını aldı, ”Ey kâmil kişi, paramı ver” dedi. 400
- چون طبق خالی شد آن کودک ستد ** گفت دینارم بده ای با خرد
- Şeyh dedi ki: “Parayı nerden bulayım? Ben borçlu bir adamım,aynı zamanda ölüyorum!”
- شیخ گفتا از کجا آرم درم ** وام دارم میروم سوی عدم
- Çocuk derdinden tabağı yere vurdu, feryat ve figana başladı.
- کودک از غم زد طبق را بر زمین ** ناله و گریه بر آورد و حنین
- Eleminden hayhayla ağlamaya koyuldu, ”Keşke iki ayağım da kırılaydı,
- میگریست از غبن کودک های های ** کای مرا بشکسته بودی هر دو پای