English    Türkçe    فارسی   

2
496-505

  • Ama mukallit da sevaptan mahrum değildir. Hesaba gelince ağlayıcıya da para verirler.
  • Kâfir de Allah der, mümin de. Fakat ikisinin arasında adamakıllı fark var.
  • O yoksul, ekmek için Allah der, haramdan çekinense candan, gönülden.
  • Eğer yoksul, söylediği sözü bilseydi, gözünde ne az kalırdı ne çok!
  • Ekmek isteyen yıllardır Allah der, fakat saman için Mushaf taşıyan eşeğe benzer. 500
  • Dudağındaki gönlünden doğsa, gönlünü aydınlatsaydı bedeni zerre zerre olurdu.
  • Şeytan’ın adı büyü yapmaya yara, sen de Allah adıyla mangır elde edersin!
  • Köylünün karanlıkta öküz sanıp aslanı okşaması
  • Köylünün biri, öküzünü ahıra bağlamıştı. Aslan gelip öküzü yedi, yerine geçip oturdu.
  • Köylü geceleyin ahıra gidip köşeye, bucağa el atarak öküzü aramaya koyuldu.
  • Elini aslana sürmekte, sırtını yağrısını yukarı aşağı okşamaktaydı. 505