- Ama mukallit da sevaptan mahrum değildir. Hesaba gelince ağlayıcıya da para verirler.
- هم مقلد نیست محروم از ثواب ** نوحهگر را مزد باشد در حساب
- Kâfir de Allah der, mümin de. Fakat ikisinin arasında adamakıllı fark var.
- کافر و مومن خدا گویند لیک ** در میان هر دو فرقی هست نیک
- O yoksul, ekmek için Allah der, haramdan çekinense candan, gönülden.
- آن گدا گوید خدا از بهر نان ** متقی گوید خدا از عین جان
- Eğer yoksul, söylediği sözü bilseydi, gözünde ne az kalırdı ne çok!
- گر بدانستی گدا از گفت خویش ** پیش چشم او نه کم ماندی نه پیش
- Ekmek isteyen yıllardır Allah der, fakat saman için Mushaf taşıyan eşeğe benzer. 500
- سالها گوید خدا آن نان خواه ** همچو خر مصحف کشد از بهر کاه
- Dudağındaki gönlünden doğsa, gönlünü aydınlatsaydı bedeni zerre zerre olurdu.
- گر بدل در تافتی گفت لبش ** ذره ذره گشته بودی قالبش
- Şeytan’ın adı büyü yapmaya yara, sen de Allah adıyla mangır elde edersin!
- نام دیوی ره برد در ساحری ** تو به نام حق پشیزی میبری
- Köylünün karanlıkta öküz sanıp aslanı okşaması
- خاریدن روستایی در تاریکی شیر را به گمان آن که گاو اوست
- Köylünün biri, öküzünü ahıra bağlamıştı. Aslan gelip öküzü yedi, yerine geçip oturdu.
- روستایی گاو در آخر ببست ** شیر گاوش خورد و بر جایش نشست
- Köylü geceleyin ahıra gidip köşeye, bucağa el atarak öküzü aramaya koyuldu.
- روستایی شد در آخر سوی گاو ** گاو را میجست شب آن کنج کاو
- Elini aslana sürmekte, sırtını yağrısını yukarı aşağı okşamaktaydı. 505
- دست میمالید بر اعضای شیر ** پشت و پهلو گاه بالا گاه زیر