English    Türkçe    فارسی   

2
501-510

  • Dudağındaki gönlünden doğsa, gönlünü aydınlatsaydı bedeni zerre zerre olurdu.
  • گر بدل در تافتی گفت لبش ** ذره ذره گشته بودی قالبش‏
  • Şeytan’ın adı büyü yapmaya yara, sen de Allah adıyla mangır elde edersin!
  • نام دیوی ره برد در ساحری ** تو به نام حق پشیزی می‏بری‏
  • Köylünün karanlıkta öküz sanıp aslanı okşaması
  • خاریدن روستایی در تاریکی شیر را به گمان آن که گاو اوست
  • Köylünün biri, öküzünü ahıra bağlamıştı. Aslan gelip öküzü yedi, yerine geçip oturdu.
  • روستایی گاو در آخر ببست ** شیر گاوش خورد و بر جایش نشست‏
  • Köylü geceleyin ahıra gidip köşeye, bucağa el atarak öküzü aramaya koyuldu.
  • روستایی شد در آخر سوی گاو ** گاو را می‏جست شب آن کنج کاو
  • Elini aslana sürmekte, sırtını yağrısını yukarı aşağı okşamaktaydı. 505
  • دست می‏مالید بر اعضای شیر ** پشت و پهلو گاه بالا گاه زیر
  • Aslan “ Aydınlık olaydı ödü patlar, yüreği kan kesilirdi.
  • گفت شیر ار روشنی افزون شدی ** زهره‏اش بدریدی و دل خون شدی‏
  • Fakat şimdi pervasızca beni okşuyor, kaşıyor. Çünkü gece vakti beni öküz sanıyor demekteydi.
  • این چنین گستاخ ز آن می‏خاردم ** کاو درین شب گاو می‏پنداردم‏
  • Hak da “Ey mağrur kör, Tur dağı benim adımdan paramparça olmadı mı?
  • حق همی‏گوید که ای مغرور کور ** نه ز نامم پاره پاره گشت طور
  • Eğer biz kitabımızı dağa indirseydik dağ parçalanır, yerinden kopar, başka bir yere göçerdi.
  • که لو انزلنا کتابا للجبل ** لانصدع ثم انقطع ثم ارتحل‏
  • Eğer Uhud Dağı, beni anlasaydı o dağdan ırmak, ırmak kan akardı.” deyip duruyor, 510
  • از من ار کوه احد واقف بدی ** پاره گشتی و دلش پر خون شدی‏