- Hak da “Ey mağrur kör, Tur dağı benim adımdan paramparça olmadı mı?
- حق همیگوید که ای مغرور کور ** نه ز نامم پاره پاره گشت طور
- Eğer biz kitabımızı dağa indirseydik dağ parçalanır, yerinden kopar, başka bir yere göçerdi.
- که لو انزلنا کتابا للجبل ** لانصدع ثم انقطع ثم ارتحل
- Eğer Uhud Dağı, beni anlasaydı o dağdan ırmak, ırmak kan akardı.” deyip duruyor, 510
- از من ار کوه احد واقف بدی ** پاره گشتی و دلش پر خون شدی
- Sen bu adı babandan, anandan işittin de onun için bu ada gafilce yapıştın.
- از پدر وز مادر این بشنیدهای ** لاجرم غافل در این پیچیدهای
- Bu sırrı taklitsiz anlasan Allah lütfuyla nişansız bir hale gelir, hâtife benzersin.
- گر تو بیتقلید از این واقف شوی ** بینشان از لطف چون هاتف شوی
- Tehdit için söyleyeceğimiz şu hikâyeyi duy da taklidin zararını bil!
- بشنو این قصه پی تهدید را ** تا بدانی آفت تقلید را
- Sofilerin, sema için konuğun eşeğini satmaları
- فروختن صوفیان بهیمهی مسافر را جهت سماع
- Bir sofi yoldan gelip bir tekkeye misafir oldu. Eşeğini götürüp ahıra çekti.
- صوفیی در خانقاه از ره رسید ** مرکب خود برد و در آخر کشید
- Eliyle sucağızını, yemceğizini verdi. Bundan önce söylediğimiz hikâyedeki gibi yapmadı. 515
- آب کش داد و علف از دست خویش ** نه چنان صوفی که ما گفتیم پیش
- İhtiyatlı davrandı, fakat kaza gelince ihtiyatın ne faydası olur?
- احتیاطش کرد از سهو و خباط ** چون قضا آید چه سود است احتیاط
- Sofiler, yok, yoksul kişilerdi. Yoksulluk, az kala helâk edici bir küfür ola yazdı.
- صوفیان در جوع بودند و فقیر ** کاد فقر أن یعی کفرا یبیر