English    Türkçe    فارسی   

2
515-524

  • Eliyle sucağızını, yemceğizini verdi. Bundan önce söylediğimiz hikâyedeki gibi yapmadı. 515
  • آب کش داد و علف از دست خویش ** نه چنان صوفی که ما گفتیم پیش‏
  • İhtiyatlı davrandı, fakat kaza gelince ihtiyatın ne faydası olur?
  • احتیاطش کرد از سهو و خباط ** چون قضا آید چه سود است احتیاط
  • Sofiler, yok, yoksul kişilerdi. Yoksulluk, az kala helâk edici bir küfür ola yazdı.
  • صوفیان در جوع بودند و فقیر ** کاد فقر أن یعی کفرا یبیر
  • Ey zengin, sen toksun, sakın o dertli yoksulun aykırı hareketine gülme!
  • ای توانگر که تو سیری هین مخند ** بر کجی آن فقیر دردمند
  • O sofiler, acizlikten umumiyetle birleşip merkebi satmaya karar verdiler.
  • از سر تقصیر آن صوفی رمه ** خر فروشی در گرفتند آن همه‏
  • Zarurette murdar da mubahtır. Nice kötü şeyler vardır ki zarurette iyi ve doğru olur. 520
  • کز ضرورت هست مرداری مباح ** بس فسادی کز ضرورت شد صلاح‏
  • Hemencecik o eşekceğizi sattılar, yiyecek aldılar. Mumlar yaktılar.
  • هم در آن دم آن خرک بفروختند ** لوت آوردند و شمع افروختند
  • Tekkeye, bu gece yemek var, sema var diye bir velveledir düştü.
  • ولوله افتاد اندر خانقه ** کامشبان لوت و سماع است و شره‏
  • “Bu sabır niceye dek, bu üç günlük oruç ne vakte kadar, bu zembil taşıyıp dilenme ne zamana sürüp gidecek?
  • چند از این صبر و از این سه روزه چند ** چند از این زنبیل و این دریوزه چند
  • Biz de halktanız, bizim de canımız var. Bu gece devlete erdik, konuk geldi” dediler.
  • ما هم از خلقیم و جان داریم ما ** دولت امشب میهمان داریم ما