English    Türkçe    فارسی   

2
518-527

  • Ey zengin, sen toksun, sakın o dertli yoksulun aykırı hareketine gülme!
  • O sofiler, acizlikten umumiyetle birleşip merkebi satmaya karar verdiler.
  • Zarurette murdar da mubahtır. Nice kötü şeyler vardır ki zarurette iyi ve doğru olur. 520
  • Hemencecik o eşekceğizi sattılar, yiyecek aldılar. Mumlar yaktılar.
  • Tekkeye, bu gece yemek var, sema var diye bir velveledir düştü.
  • “Bu sabır niceye dek, bu üç günlük oruç ne vakte kadar, bu zembil taşıyıp dilenme ne zamana sürüp gidecek?
  • Biz de halktanız, bizim de canımız var. Bu gece devlete erdik, konuk geldi” dediler.
  • Hakikatte can olmayanı can sandıkları için batıl tohum ektiler. 525
  • O konuk da uzak yoldan gelmiş, yorulmuştu. O iltifatı,
  • Sofilerin kendisini birer, birer ağırladığını, güzel bir surette izzet ve ikram tavlasını oynamakta bulunduklarını,