English    Türkçe    فارسی   

2
522-531

  • Tekkeye, bu gece yemek var, sema var diye bir velveledir düştü.
  • “Bu sabır niceye dek, bu üç günlük oruç ne vakte kadar, bu zembil taşıyıp dilenme ne zamana sürüp gidecek?
  • Biz de halktanız, bizim de canımız var. Bu gece devlete erdik, konuk geldi” dediler.
  • Hakikatte can olmayanı can sandıkları için batıl tohum ektiler. 525
  • O konuk da uzak yoldan gelmiş, yorulmuştu. O iltifatı,
  • Sofilerin kendisini birer, birer ağırladığını, güzel bir surette izzet ve ikram tavlasını oynamakta bulunduklarını,
  • Kendisine olan meyil ve muhabbetlerini görünce “ Bu gece eğlenmeyeyim de ne vakit eğleneyim?” dedi.
  • Yemek yediler sema’ya başladılar. Tekke, tavanına kadar toza, dumana boğuldu.
  • Bir taraftan mutfaktan çıkan duman, bir taraftan o ayak vurmadan çıkan toz, bir taraftan sofilerin iştiyak ve vecitle canlarıyla oynamaları ortalığı birbirine katmıştı. 530
  • Gâh el çırparak ayak vuruyorlar, gâh secde ederek yeri süpürüyorlardı.