- Tekke boşaldı, sofi kaldı. Eşyasının tozunu silkmeye başladı. 540
- خانقه خالی شد و صوفی بماند ** گرد از رخت آن مسافر میفشاند
- Nesi var, nesi yoksa hücreden dışarı çıkardı. Eşeğe yükleyip yola çıkmaya niyetlendi.
- رخت از حجره برون آورد او ** تا به خر بر بندد آن همراه جو
- Alelacele yoldaşlarına yetişip ulaşmak üzere eşeği getirmek için ahıra gitti, fakat eşeğini bulamadı.
- تا رسد در همرهان او میشتافت ** رفت در آخر خر خود را نیافت
- “ Hizmetçi suya götürmüştür. Çünkü dün gece az su içmişti.” dedi.
- گفت آن خادم به آبش برده است ** ز انکه خر دوش آب کمتر خورده است
- Hizmetçi gelince sofi, “Eşek nerede?” dedi. Hizmetçi “ sakalını yokla!” diye cevap verdi, kavga başladı.
- خادم آمد گفت صوفی خر کجاست ** گفت خادم ریش بین جنگی بخاست
- Sofi, “Ben eşeği sana vermiştim onu sana ısmarlamıştım. 545
- گفت من خر را به تو بسپردهام ** من ترا بر خر موکل کردهام
- Yollu yordamlı konuş, delil getirmeye kalkışma. Sana ısmarladığım eşeğimi getir.
- از تو خواهم آن چه من دادم به تو ** باز ده آن چه فرستادم به تو
- Sana verdiğimi senden isterim. Onu iade et.
- بحث با توجیه کن حجت میار ** آن چه بسپردم ترا واپس سپار
- Peygamber dedi ki. “Elinle aldığını geri vermek gerek”
- گفت پیغمبر که دستت هر چه برد ** بایدش در عاقبت واپس سپرد
- Serkeşlik eder de buna razı olmazsan mahkeme işte şuracıkta, kalk gidelim” dedi.
- ور نهای از سرکشی راضی بدین ** نک من و تو خانهی قاضی دین