English    Türkçe    فارسی   

2
547-556

  • Sana verdiğimi senden isterim. Onu iade et.
  • بحث با توجیه کن حجت میار ** آن چه بسپردم ترا واپس سپار
  • Peygamber dedi ki. “Elinle aldığını geri vermek gerek”
  • گفت پیغمبر که دستت هر چه برد ** بایدش در عاقبت واپس سپرد
  • Serkeşlik eder de buna razı olmazsan mahkeme işte şuracıkta, kalk gidelim” dedi.
  • ور نه‏ای از سرکشی راضی بدین ** نک من و تو خانه‏ی قاضی دین‏
  • Hizmetçi “Sofilerin hepsi hücum etti, ben mağlup oldum, yarı canlı bir hale düştüm. 550
  • گفت من مغلوب بودم صوفیان ** حمله آوردند و بودم بیم جان‏
  • Sen bir ciğer parçasını kedilerin arasına atıyorsun, sonra da onu aramaya kalkışıyorsun.
  • تو جگر بندی میان گربگان ** اندر اندازی و جویی ز آن نشان‏
  • Yüz açın önüne bir parçacık ekmek atıyor, yüz köpeğin arasına zavallı bir kediyi bırakıyorsun!” dedi.
  • در میان صد گرسنه گرده‏ای ** پیش صد سگ گربه‏ی پژمرده‏ای‏
  • Sofi dedi ki: “Tutalım senden zulmen aldılar ve benim gibi yoksul birisinin kanına girdiler.
  • گفت گیرم کز تو ظلما بستدند ** قاصد خون من مسکین شدند
  • Ya niçin bana gelip de söylemiyor, biçare, eşeğini götürüyorlar, demiyorsun?
  • تو نیایی و نگویی مر مرا ** که خرت را می‏برند ای بی‏نوا
  • Eğer söyleseydin eşeği kim aldıysa ondan alırdım yahut da parasını aralarında paylaşırlar, o paraya razı olurdum. 555
  • تا خر از هر که بود من واخرم ** ور نه توزیعی کنند ایشان زرم‏
  • Onlar o vakit buradaydılar. Yüz türlü çare bulunurdu. Hâlbuki şimdi her birisi bir tarafa gitti!
  • صد تدارک بود چون حاضر بدند ** این زمان هر یک به اقلیمی شدند