- Hakikî akse erişinceye kadar dostlardan ayrılma. Sedefi terk etme, o katra daha inci olmadı ki.
- تا نشد تحقیق از یاران مبر ** از صدف مگسل نگشت آن قطره در
- Gözün, aklın ve kulağın saf olmasını istiyorsan o tamah perdelerini yırt.
- صاف خواهی چشم و عقل و سمع را ** بر دران تو پردههای طمع را
- Çünkü sofiyi yoldan çıkaran tamahtır. Yoldan çıkarır da sofinin hali tebah olur, ziyan içinde kalır. 570
- ز انکه آن تقلید صوفی از طمع ** عقل او بر بست از نور و لمع
- Yemeğe, zevk ve sema’ya tamah ediş, hakikate akıl erdirmesine mani olur.
- طمع لوت و طمع آن ذوق و سماع ** مانع آمد عقل او را ز اطلاع
- Ayna bir şeye tamah etseydi bizim gibi münafık olur, her şeyi olduğu gibi göstermezdi.
- گر طمع در آینه برخاستی ** در نفاق آن آینه چون ماستی
- Terazinin mala tamahı olsaydı tarttığını nasıl doğru tartardı?
- گر ترازو را طمع بودی به مال ** راست کی گفتی ترازو وصف حال
- Her peygamber, kavmine açıkça “ Ben sizden peygamberlik için ücret istemiyorum.
- هر نبیی گفت با قوم از صفا ** من نخواهم مزد پیغام از شما
- Ben delilim, müşteriniz Allah’tır. Allah, benim tellâllığımı iki baştan da verdi. 575
- من دلیلم حق شما را مشتری ** داد حق دلالیم هر دو سری
- Benim ücretim dosta kavuşmaktır. Ebubekir kırk bin dinar verdi ama.
- چیست مزد کار من دیدار یار ** گر چه خود بو بکر بخشد چل هزار
- Onun kırk bini benim ücretim değil ki. Hiç boncuk, Aden incisine benzer mi?” demiştir.
- چل هزار او نباشد مزد من ** کی بود شبه شبه در عدن