English    Türkçe    فارسی   

2
59-68

  • Gâh sarhoşlukla sana Ebül Hasen der, gâh ey yaşı küçük, ey bedeni taze ve yumuşak güzel diye hitabeder.
  • گه ترا گوید ز مستی بو الحسن ** یا صغیر السن یا رطب البدن‏
  • Bazen de kendi suretini viran eder ve bunu, sevgiliyi tenzih etmek için yapar. 60
  • گاه نقش خویش ویران می‏کند ** از پی تنزیه جانان می‏کند
  • Duygu gözünün mezhebi, İtizaldir. Akıl gözüyse vuslata kavuşmuştur, Sünnî’dir.
  • چشم حس را هست مذهب اعتزال ** دیده‏ی عقل است سنی در وصال‏
  • İtizale uyan, duyguya kapılmıştır. Fakat sapıklıktan kendini Sünnî gösterir.
  • سخره‏ی حس‏اند اهل اعتزال ** خویش را سنی نمایند از ضلال‏
  • Duyguda kalan kişi, Mutezilî’dir. Sünnî’yim dese de cahillikten der.
  • هر که در حس ماند او معتزلی ست ** گر چه گوید سنیم از جاهلی ست‏
  • Duygudan çıkan kişi Sünnî’dir. Gören göz, izi hoş akıl gözüdür.
  • هر که بیرون شد ز حس سنی وی است ** اهل بینش چشم عقل خوش پی است‏
  • Hayvan duygusu padişahı görseydi öküzle eşek de Allah’ı görürdü. 65
  • گر بدیدی حس حیوان شاه را ** پس بدیدی گاو و خر الله را
  • Sende hayvan duygusundan başka, heva ve hevesten dışarı bir duygu olmasaydı.
  • گر نبودی حس دیگر مر ترا ** جز حس حیوان ز بیرون هوا
  • Âdemoğulları; nasıl olurda mükerrem, nasıl olur da hayvanla müşterek duygu ile sırra mahrem olurlardı?
  • پس بنی آدم مکرم کی بدی ** کی به حس مشترک محرم شدی‏
  • Sen suretten kurtulmadıkça Allah ya surete sığmaz yahut sığar demen, aslı olmayan bir sözden ibarettir.
  • نا مصور یا مصور گفتننت ** باطل آمد بی ز صورت رستنت