- Öküz gibi... Yarısı kara, yarısı ay gibi bembeyaz.
- همچو گاوی نیمهی چپش سیاه ** نیمهی دیگر سپید همچو ماه
- Bu yarısını gören onu almaz, öbür tarafını gören almak ister, üstüne düşer.
- هر که این نیمه ببیند رد کند ** هر که آن نیمه ببیند کد کند
- Yusuf, kardeşinin gözünde canavar gibiydi, fakat yine o Yusuf, Yakup’un gözüne huri gibi geliyordu.
- یوسف اندر چشم اخوان چون ستور ** هم وی اندر چشم یعقوبی چو حور
- Fer’e ait göz, kötü hayal yüzünden onu çirkin gördü, asli gözse ortada yoktur. 610
- از خیال بد مر او را زشت دید ** چشم فرع و چشم اصلی ناپدید
- Zahiri gözü, o asli gözün gölgesi bil. O ne görürse bil ki, bu da onu görür.
- چشم ظاهر سایهی آن چشم دان ** هر چه آن بیند بگردد این بد آن
- Sen bir mekândasın, aslın Lâmekândır. Bu dükkânı kapa da o dükkânı aç.
- تو مکانی اصل تو در لامکان ** این دکان بر بند و بگشا آن دکان
- Altı cihete kaçma, çünkü o cihetlerde altı kapı vardır. Tavlada altı kapı da alındı mı karşıda ki mat oldu! Mat.
- شش جهت مگریز زیرا در جهات ** ششدره است و ششدره مات است مات
- Zindandakilerin, Kadı’nın vekiline o müflisi şikâyet etmeleri
- شکایت کردن اهل زندان پیش وکیل قاضی از دست آن مفلس
- Zindandakiler, Kadı’nın anlayışlı vekiline şikâyet ederek dediler ki:
- با وکیل قاضی ادراکمند ** اهل زندان در شکایت آمدند
- “ Hemen bizim selâmımızı kadıya götür, bu aşağılık adamdan incindiğimizi söyle. 615
- که سلام ما به قاضی بر کنون ** باز گو آزار ما زین مرد دون
- O, boşboğaz, obur ve muzır herif, bu zindanda kalıp duruyor.
- کاندر این زندان بماند او مستمر ** یاوه تاز و طبلخوار است و مضر