- Senden kurtulmak istedikleri için yalan yere şahadette bulunabilirler” dedi. 645
- از تو میخواهند هم تا وارهند ** زین غرض باطل گواهی میدهند
- Mahkemede bulunanların hepsi “Biz onun hem müflisliğine, hem kötülüğüne şahidiz” dediler.
- جمله اهل محکمه گفتند ما ** هم بر ادبار و بر افلاسش گوا
- Kadı, o adamı kime sorduysa “Efendim, bu müflisten elini yıka, bundan hayır gelmez” dedi.
- هر که را پرسید قاضی حال او ** گفت مولا دست ازین مفلس بشو
- Kadı dedi ki: “ bu müflis fazlasıyla da dolandırıcı bir adam diye şehri alenen dolaştırın.
- گفت قاضی کش بگردانید فاش ** گرد شهر این مفلس است و بس قلاش
- Tellallar, yer, yer bağırıp onun müflisliğini her tarafta ilân etsinler.
- کو به کو او را مناداها زنید ** طبل افلاسش عیان هر جا زنید
- Kimse ona veresiye bir şey satmasın, kimse ona bir mangır bile borç vermesin. 650
- هیچ کس نسیه بنفروشد بدو ** قرض ندهد هیچ کس او را تسو
- Birisi hilesine uğrar da o yüzden davaya kalkışırsa artık onu hapse atmam.
- هر که دعوی آردش اینجا به فن ** بیش زندانش نخواهم کرد من
- Çünkü iflası bence sabit olmuştur. Elinde ne parası var, ne pulu!” dedi.
- پیش من افلاس او ثابت شده است ** نقد و کالا نیستش چیزی به دست
- Âdemoğlu da iflası sabit oluncaya kadar bu dünya hapishanesinde kalır.
- آدمی در حبس دنیا ز آن بود ** تا بود کافلاس او ثابت شود
- Allah’ımız da İblisinin müflisliğini Kuran’la bize bildirmiş, her tarafa yaymıştır.
- مفلسی دیو را یزدان ما ** هم منادی کرد در قرآن ما