- Birisi hilesine uğrar da o yüzden davaya kalkışırsa artık onu hapse atmam.
- هر که دعوی آردش اینجا به فن ** بیش زندانش نخواهم کرد من
- Çünkü iflası bence sabit olmuştur. Elinde ne parası var, ne pulu!” dedi.
- پیش من افلاس او ثابت شده است ** نقد و کالا نیستش چیزی به دست
- Âdemoğlu da iflası sabit oluncaya kadar bu dünya hapishanesinde kalır.
- آدمی در حبس دنیا ز آن بود ** تا بود کافلاس او ثابت شود
- Allah’ımız da İblisinin müflisliğini Kuran’la bize bildirmiş, her tarafa yaymıştır.
- مفلسی دیو را یزدان ما ** هم منادی کرد در قرآن ما
- O hilekâr, müflis ve kötü sözlüdür. Onunla hiçbir suretle ortak olma, oyuna girişme. 655
- کاو دغا و مفلس است و بد سخن ** هیچ با او شرکت و سودا مکن
- Alışverişe girişirsen kâr edemezsin, çünkü o müflistir, ondan nasıl olur da bir şey elde edebilirsin? diye anlatmıştır.
- ور کنی او را بهانه آوری ** مفلس است او صرفه از وی کی بری
- İş bu dereceye gelince odun, satan bir Kürdün devesini getirdiler.
- حاضر آوردند چون فتنه فروخت ** اشتر کردی که هیزم میفروخت
- Zavallı Kürt, hayli feryat etti, hatta memura para verdi, fakat kâr etmedi.
- کرد بیچاره بسی فریاد کرد ** هم موکل را به دانگی شاد کرد
- Devesini çağından akşama kadar aldılar. Feryat ve figanına aldırış etmediler.
- اشترش بردند از هنگام چاشت ** تا شب و افغان او سودی نداشت
- O müthiş kıtlığı deveye bindirdiler. Deve sahibi de devenin ardından gitmekteydi. 660
- بر شتر بنشست آن قحط گران ** صاحب اشتر پی اشتر دوان