- Alışverişe girişirsen kâr edemezsin, çünkü o müflistir, ondan nasıl olur da bir şey elde edebilirsin? diye anlatmıştır.
- ور کنی او را بهانه آوری ** مفلس است او صرفه از وی کی بری
- İş bu dereceye gelince odun, satan bir Kürdün devesini getirdiler.
- حاضر آوردند چون فتنه فروخت ** اشتر کردی که هیزم میفروخت
- Zavallı Kürt, hayli feryat etti, hatta memura para verdi, fakat kâr etmedi.
- کرد بیچاره بسی فریاد کرد ** هم موکل را به دانگی شاد کرد
- Devesini çağından akşama kadar aldılar. Feryat ve figanına aldırış etmediler.
- اشترش بردند از هنگام چاشت ** تا شب و افغان او سودی نداشت
- O müthiş kıtlığı deveye bindirdiler. Deve sahibi de devenin ardından gitmekteydi. 660
- بر شتر بنشست آن قحط گران ** صاحب اشتر پی اشتر دوان
- Taraf, taraf, yer, yer gezdirip bütün halka teşhir ettiler.
- سو به سو و کو به کو میتاختند ** تا همه شهرش عیان بشناختند
- Her hamamın, her çarşının önünde biriken halk ona bakıyordu.
- پیش هر حمام و هر بازارگاه ** کرده مردم جمله در شکلش نگاه
- Türk, Kürt, Rum, Arap ve sair milletlerden sesi gür olan tellallar da kendi dillerince,
- ده منادی گر بلند آوازیان ** کرد و ترک و رومیان و تازیان
- “ Bu müflistir, hiçbir şeyi yoktur. Ona hiçbir kimse bir pul bile ödünç vermesin.
- مفلس است این و ندارد هیچ چیز ** قرض تا ندهد کس او را یک پشیز
- Zahiren, bâtınen bir habbesi bile yok. Müflisin biri, kalpın biri, kötü adamın biridir; bir hile, hud’a kabıdır. 665
- ظاهر و باطن ندارد حبهای ** مفلسی قلبی دغایی دبهای