- Bu herif, tatlı sözlüdür, boğazı da pek boldur. Üstündeki libas yenidir ama içindekiler paramparça.
- خوش دم است او و گلویش بس فراخ ** با شعار نو دثار شاخ شاخ
- Hile için o elbiseyi giyerse bilin ki kendisinin değildir, halkı aldatmak için giymiştir” diye bağırıyorlardı.
- گر بپوشد بهر مکر آن جامه را ** عاریه است او و فریبد عامه را
- Ey temiz kalpli, hakîm olmayan kişinin dilindeki hikmet sözünü de iğreti elbise bil! 670
- حرف حکمت بر زبان ناحکیم ** حلههای عاریت دان ای سلیم
- Hırsız, bir güzel elbise giyse bile o eli kesik, senin elini nasıl tutar, sana nasıl yardım edebilir?
- گر چه دزدی حلهای پوشیده است ** دست تو چون گیرد آن ببریده دست
- Akşam vakti müflis deveden inince Kürt dedi ki: “ Evim uzak, vakit de geç.
- چون شبانه از شتر آمد به زیر ** کرد گفتش منزلم دور است و دیر
- Kuşluk çağından beri deveye bindin. Arpadan vazgeçtim, hiç olmazsa bir avuçtan az bile olsa biraz saman ver!”
- بر نشستی اشترم را از پگاه ** جو رها کردم کم از اخراج کاه
- Müflis “ Şimdiye kadar niçin gezip dolaştık? Aklın nerede? Hiç anlamadın mı?
- گفت تا اکنون چه میکردیم پس ** هوش تو کو، نیست اندر خانه کس
- Müflis olduğuma dair davul çaldılar, sesi yedinci kat göğe kadar vardı; duymadın mı? 675
- طبل افلاسم به چرخ سابعه ** رفت و تو نشنیدهای بد واقعه
- Kulağın galiba ham tamahla dolu. Tamah insanı sağır ve kör eder.
- گوش تو پر بوده است از طمع خام ** پس طمع کر میکند کور ای غلام
- Bu sözleri kerpice, taşa kadar her şey işitti. “ Bu kaltaban müflistir, müflis” diye bağırıp durdular.” dedi.
- تا کلوخ و سنگ بشنید این بیان ** مفلس است و مفلس است این قلتبان