English    Türkçe    فارسی   

2
678-687

  • Bu sözü akşama kadar söylediler de devecinin kulağı tamahla dolu olduğundan duymadı.
  • تا به شب گفتند و در صاحب شتر ** بر نزد کاو از طمع پر بود پر
  • Kulakta, gözde Allah mührü var; işitmiyor, duymuyor. Yoksa hicaplarda nice suretler var, sesler var!
  • هست بر سمع و بصر مهر خدا ** در حجب بس صورت است و بس صدا
  • Allah güzellikten, kemalden, cilveden hangisini isterse göze onu gösterir; 680
  • آن چه او خواهد رساند آن به چشم ** از جمال و از کمال و از کرشم‏
  • Güzel sesten, müjdelerden, coşkun ve neşeli sözlerden hangisini dilerse kulağa onu duyurur.
  • و انچه او خواهد رساند آن به گوش ** از سماع و از بشارت وز خروش‏
  • Sen şimdi, ondan gaflettesin ama ihtiyaç vaktinde Allah onu izhar eder.
  • کون پر چاره ست و هیچت چاره نی ** تا که نگشاید خدایت روزنی‏
  • Peygamber “Kadri yüce Allah, her derde bir derman yarattı” demiştir.
  • گر چه تو هستی کنون غافل از آن ** وقت حاجت حق کند آن را عیان‏
  • Fakat sen, onun fermanı olmadıkça o dermandan derdine yarayacak bir renk göremez, bir koku duyamazsın.
  • گفت پیغمبر که یزدان مجید ** از پی هر درد درمان آفرید
  • Ey çarelere başvuran, ölünün gözü nasıl cana bakarsa sen de gözünü Lâmekân âlemine çevir, aklını başına al. 685
  • لیک ز آن درمان نبینی رنگ و بو ** بهر درد خویش بی‏فرمان او
  • Varlık âlemi çarelerle doludur da Allah, bir yere perde çıkmadıkça yine çare yok!
  • چشم را ای چاره جو در لامکان ** هین بنه چون چشم کشته سوی جان‏
  • Bu cihan, cihetsiz Lâmekân âleminden meydana gelmiş, bu cihana Lâmekân âleminden bir mekân verilmiştir.
  • این جهان از بی‏جهت پیدا شده ست ** که ز بی‏جایی جهان را جا شده ست‏