- İnatçı Firavun, varlığa yüz tuttu çünkü onun yerini görmüyordu.
- رو به هستی داشت فرعون عنود ** لاجرم از کارگاهش کور بود
- Hulâsa kaderi değiştirmek istiyor, kazayı savuşturmak arzusunda bulunuyordu. 765
- لاجرم میخواست تبدیل قدر ** تا قضا را باز گرداند ز در
- Kaza da o hileciye bıyık altından kıs, kıs gülmekteydi.
- خود قضا بر سبلت آن حیلهمند ** زیر لب میکرد هر دم ریشخند
- O, Allah’ın hükmünü, Allah’ın takdirini bozmak için yüz binlerce çocuk öldürttü.
- صد هزاران طفل کشت او بیگناه ** تا بگردد حکم و تقدیر اله
- Bu suretle Musa Peygamber’in zuhuruna mâni olmak istiyordu, boyuna binlerce zulüm aldı, binlerce kana girdi.
- تا که موسای نبی ناید برون ** کرد در گردن هزاران ظلم و خون
- O kadar kan döktü ama Musa, yine doğdu ve onu kahretmek için hazırlandı,
- آن همه خون کرد و موسی زاده شد ** و ز برای قهر او آماده شد
- Eğer zevali olmayan Allah’ın sanat yurdunu görseydi eli, ayağı kurur, hile yapamazdı. 770
- گر بدیدی کارگاه لا یزال ** دست و پایش خشک گشتی ز احتیال
- Musa, onun evinde rahatça yaşadığı halde o, dışarıda beyhude yere çocukları öldürüp durmaktaydı.
- اندرون خانهاش موسی معاف ** و ز برون میکشت طفلان را گزاف
- Tenini besleyip yetiştiren; nefsine hizmet eden, sonra da başkalarının kendisine haset ettiğini, düşmanlıkta bulunduğunu sanan kişi gibi.
- همچو صاحب نفس کاو تن پرورد ** بر دگر کس ظن حقدی میبرد
- Bu, benim düşmanım, şu bana haset ediyor, der durur, hâlbuki kendisine haset eden, kendisine düşman olan o tendir, kendi nefsidir.
- کاین عدو و آن حسود و دشمن است ** خود حسود و دشمن او آن تن است