English    Türkçe    فارسی   

2
770-779

  • Eğer zevali olmayan Allah’ın sanat yurdunu görseydi eli, ayağı kurur, hile yapamazdı. 770
  • گر بدیدی کارگاه لا یزال ** دست و پایش خشک گشتی ز احتیال‏
  • Musa, onun evinde rahatça yaşadığı halde o, dışarıda beyhude yere çocukları öldürüp durmaktaydı.
  • اندرون خانه‏اش موسی معاف ** و ز برون می‏کشت طفلان را گزاف‏
  • Tenini besleyip yetiştiren; nefsine hizmet eden, sonra da başkalarının kendisine haset ettiğini, düşmanlıkta bulunduğunu sanan kişi gibi.
  • همچو صاحب نفس کاو تن پرورد ** بر دگر کس ظن حقدی می‏برد
  • Bu, benim düşmanım, şu bana haset ediyor, der durur, hâlbuki kendisine haset eden, kendisine düşman olan o tendir, kendi nefsidir.
  • کاین عدو و آن حسود و دشمن است ** خود حسود و دشمن او آن تن است‏
  • O, adam Firavuna benzer, bedeni de Musa’ya. Böyle olduğu halde dışarıda “ Nerede düşman?” diye koşmaktadır. Nefsi ten evinde nazla, naimle beslenmektedir.
  • او چو موسی و تنش فرعون او ** او به بیرون می‏دود که کو عدو
  • Nefsi ten evinde nazla, naimle beslenmektedir, kendisi başkalarına kin güdüp elini ısırmakta. 775
  • نفسش اندر خانه‏ی تن نازنین ** بر دگر کس دست می‏خاید به کین‏
  • Halkın, bir töhmet yüzünden anasını öldüren kişiyi kınaması
  • ملامت کردن مردم شخصی را که مادرش را کشت به تهمت
  • Birisi, kızgınlıkla anasına hançerleyerek, döverek öldürdü.
  • آن یکی از خشم مادر را بکشت ** هم به زخم خنجر و هم زخم مشت‏
  • Biri ona “ Huyunun kötülüğü yüzünden ana hakkını gözetmedin.
  • آن یکی گفتش که از بد گوهری ** یاد ناوردی تو حق مادری‏
  • Çirkin herif, ananı neden öldürdün! Niye söylemiyorsun, o sana ne yaptı ki?” dedi.
  • هی تو مادر را چرا کشتی بگو ** او چه کرد آخر بگو ای زشت خو
  • Adam “ Çok ayıp bir iş işledi, bende onu öldürdüm. Ayıbını toprak örtsün” diye cevap verdi.
  • گفت کاری کرد کان عار وی است ** کشتمش کان خاک ستار وی است‏