English    Türkçe    فارسی   

2
803-812

  • Ayakkabın olsa bile taşlığa gitme. İki boynuzun varsa dört boynuzlu olma!
  • ور برد کفشت مرو در سنگلاخ ** ور دو شاخ استت مشو تو چار شاخ‏
  • Sen “ Ben filân kişiden daha aşağı mıyım ki talihim böyle ters gidiyor” diye haset ediyorsun ama,
  • تو حسودی کز فلان من کمترم ** می‏فزاید کمتری در اخترم‏
  • Esasen haset de başka bir noksan, başka bir ayıp. Hatta bütün aşağılıklardan daha beter! 805
  • خود حسد نقصان و عیبی دیگر است ** بلکه از جمله کمیها بدتر است‏
  • Şeytan da aşağı olmadan arlandı, bunu ayıp telâkki etti de kendisini yüzlerce kötülüğe düşürdü.
  • آن بلیس از ننگ و عار کمتری ** خویش را افکند در صد ابتری‏
  • Hasedinden yücelmek istedi. Fakat yücelik nerede? Kanlara bulanıp kaldı.
  • از حسد می‏خواست تا بالا بود ** خود چه بالا بلکه خون‏پالا بود
  • Ebucehil, Muhammet’e uymaya utandı, hasedinden kendisini yüceltmeye, ondan yüksek olmaya çalıştı.
  • آن ابو جهل از محمد ننگ داشت ** وز حسد خود را به بالا می‏فراشت‏
  • Adı Ebül Hakem’di. Ebu cehil oldu. Nice ehliyetli kişiler vardır ki haset yüzünden naehil olup kalmışlardır!
  • بو الحکم نامش بد و بو جهل شد ** ای بسا اهل از حسد نااهل شد
  • Ben, bu çalışıp çabalama dünyasında iyi huydan daha iyi bir ehliyet görmedim. 810
  • من ندیدم در جهان جست و جو ** هیچ اهلیت به از خوی نکو
  • Allah, mihnet ve ıstıraplarla hasetler meydana çıksın diye peygamberleri vasıta etti.
  • انبیا را واسطه ز آن کرد حق ** تا پدید آید حسدها در قلق‏
  • Çünkü Allahtan kimse arlanmaz, Allah’a kimse haset etmez.
  • ز انکه کس را از خدا عاری نبود ** حاسد حق هیچ دیاری نبود