- O evde inci mi var, buğday mı; altın hazinesi mi var, yoksa yılan ve akreplerle mi dolu?
- کاندر آن خانه گهر یا گندم است ** گنج زر یا جمله مار و کژدم است
- Yoksa içerde hazinemi var da kapısında yılan beklemekte? Çünkü altın hazinesi bekçisiz olmaz.
- یا در او گنج است و ماری بر کران ** ز انکه نبود گنج زر بیپاسبان
- Köle, düşünmeden öyle söz söylemekteydi ki başkaları beş yüz defa düşünür de ancak öyle bir söz söyleyebilir.
- بیتامل او سخن گفتی چنان ** کز پس پانصد تامل دیگران
- Sanki içinde deniz var, deniz de baştanbaşa söyleyen incilerle dolu… 850
- گفتی اندر باطنش دریاستی ** جمله دریا گوهر گویاستی
- Ondan parlayan her incinin nuru, Hak ile bâtılı ayırır.
- نور هر گوهر کز او تابان شدی ** حق و باطل را از او فرقان شدی
- Kuran’ın nuru da Hak ile bâtılı zerre, zerre fark eder, bize gösterir.
- نور فرقان فرق کردی بهر ما ** ذره ذره حق و باطل را جدا
- O incinin nuru, gözümüzün nuru olsaydı suali de biz sorardık, cevabı da biz verirdik.
- نور گوهر نور چشم ما شدی ** هم سؤال و هم جواب از ما بدی
- Gözünü eğrilttin de onun için ayı iki gördün. İşte bu bakış, şüpheye düşüp sual sormaya benzer.
- چشم کژ کردی دو دیدی قرص ماه ** چون سؤال است این نظر در اشتباه
- Gözünü doğrult da aya öyle bak ki tek göresin. İşte cevabı da bu! 855
- راست گردان چشم را در ماهتاب ** تا یکی بینی تو مه را نک جواب
- Düşünceni doğrult, iyi bak. Çünkü düşünce de o incinin pırıltılarındandır.
- فکرتت که کژ مبین نیکو نگر ** هست آن فکرت شعاع آن گهر