English    Türkçe    فارسی   

2
9-18

  • Bu doğanın konağı, padişahın kolu olsun; bu kapı, halka ebediyen açık kalsın.
  • ساعد شه مسکن این باز باد ** تا ابد بر خلق این در باز باد
  • Bu kapının afeti, heva ve şehvettir. Yoksa burada daima şerbetler içilir durur. 10
  • آفت این در هوا و شهوت است ** ور نه اینجا شربت اندر شربت است‏
  • Bu ağzı kapa da o âlemi gör. O âleme gözbağı, boğaz ve ağızdır.
  • این دهان بر بند تا بینی عیان ** چشم بند آن جهان حلق و دهان‏
  • Ey ağız, sen esasen cehennemin bir alevisin! Ey cihan, sen zaten bir berzaha benzersin!
  • ای دهان تو خود دهانه‌ای دوزخی ** وی جهان تو بر مثال برزخی
  • Baki nur, aşağılık dünyanın ardındadır. Saf süt, kan nehirlerinin ardındadır.
  • نور باقی پهلوی دنیای دون ** شیر صافی پهلوی جوهای خون‏
  • Oraya ihtiyarsız bir attın mı sütün karışır, kan haline gelir.
  • چون در او گامی زنی بی‏احتیاط ** شیر تو خون می‏شود از اختلاط
  • Âdem peygamber, nefis zevkine bir adım attı, cennetin başköşesinden ayrılma zinciri, boğazına geçti. 15
  • یک قدم زد آدم اندر ذوق نفس ** شد فراق صدر جنت طوق نفس‏
  • Melek, Şeytandan kaçar gibi ondan kaçmaya başladı. Bir lokma ekmek için ne kadar gözyaşı döktü.
  • همچو دیو از وی فرشته می‏گریخت ** بهر نانی چند آب چشم ریخت‏
  • Gerçi cüret ettiği suç bir kıl kadardı. Fakat o kıl iki gözde bitmişti.
  • گر چه یک مو بد گنه کاو جسته بود ** لیک آن مو در دو دیده رسته بود
  • Âdem, kadim nur’un gözüydü. Gözde kıl, büyük bir dağ kesilir.
  • بود آدم دیده‏ی نور قدیم ** موی در دیده بود کوه عظیم‏