English    Türkçe    فارسی   

2
91-100

  • Bir güzel, peşine bir çirkini takarsa onunla alay ediyor demektir.
  • گر لطیفی زشت را در پی کند ** تسخری باشد که او بر وی کند
  • Acaba yüzümü nasıl göreyim? Ne renkteyim ki, gündüz gibi miyim, gece gibi mi?
  • کی ببینم روی خود را ای عجب ** تا چه رنگم همچو روزم یا چو شب‏
  • Diye can suretimi hayli zamandır arayıp duruyordum. Fakat suretim kimseden görünmüyordu.
  • نقش جان خویش می‏جستم بسی ** هیچ می‏ننمود نقشم از کسی‏
  • Nihayet dedim ki, ayna neden icat edilmiş, ne güne yarar? Herkes nedir, kimdir, kendisini bilsin diye değil mi?
  • گفتم آخر آینه از بهر چیست ** تا بداند هر کسی کاو چیست و کیست‏
  • Demirden yapılma ayna suretler içindir. Can yüzünün aynasıysa çok pahalı, çok değerlidir. 95
  • آینه‏ی آهن برای پوستهاست ** آینه‏ی سیمای جان سنگین بهاست‏
  • Can aynası ancak sevgilinin yüzüdür. O sevgilinin yüzü ki, o diyardan.
  • آینه‏ی جان نیست الا روی یار ** روی آن یاری که باشد ز آن دیار
  • Dedim ki: Ey gönül sen küllî bir ayna ara. Denize git, ırmaktan iş bitmez!
  • گفتم ای دل آینه‏ی کلی بجو ** رو به دریا کار برناید به جو
  • Kul, bu istek yüzünden civarına geldi. Meryem’i hurma fidanına derdi çekti.
  • زین طلب بنده به کوی تو رسید ** درد مریم را به خرما بن کشید
  • Gönlüm, gözünü görünce o görmemiş göz yok oldu; gönlüm gözün ta kendisi kesildi.
  • دیده‏ی تو چون دلم را دیده شد ** این دل نادیده غرق دیده شد
  • Seni ebedî olarak küllî bir ayna gördüm. Gözünden kendi suretimi müşahede ettim. 100
  • آینه‏ی کلی ترا دیدم ابد ** دیدم اندر چشم تو من نقش خود