- Aynayı cilâlamak da arazdır. Fakat bu arazdan tertemiz bir ayna cevheri meydana gelir. 955
- صیقلی کردن عرض باشد شها ** زین عرض جوهر همیزاید صفا
- Şu halde “ Ben ibadette bulundum” deme, o arazlardan elde edileni göster, ürkme.
- پس مگو که من عملها کردهام ** دخل آن اعراض را بنما مرم
- Senin o köleyi övmen de arazdır. Sus, koçun gölgesini kurban etmeye kalkışma!”
- این صفت کردن عرض باشد خمش ** سایهی بز را پی قربان مکش
- Köle dedi ki : “Padişahım, araz tebeddül etmez dersen bu söz, akla ancak ümitsizlik verir.
- گفت شاها بیقنوط عقل نیست ** گر تو فرمایی عرض را نقل نیست
- Padişahım, araz gider de bir daha geri gelmezse bu, kulu ancak meyus eder.
- پادشاها جز که یاس بنده نیست ** گر عرض کان رفت باز آینده نیست
- Eğer arazlar başka bir şekle tebeddül etmeseydi, başka bir şekle bürünüp var olmasaydı iş bâtıl olur, sözler manasız bir hale gelirdi; 960
- گر نبودی مر عرض را نقل و حشر ** فعل بودی باطل و اقوال فشر
- Bu arazlar başka bir varlık suretine bürünüp haşrolur.
- این عرضها نقل شد لونی دگر ** حشر هر فانی بود کونی دگر
- Her şey, neye lâyıksa o şekle tebeddül eder. Sürünün çobanı, sürüye lâyık kişidir.
- نقل هر چیزی بود هم لایقش ** لایق گله بود هم سایقش
- Mahşerde her arazın bir sureti vardır, her araz suretinin de bir nöbeti.
- وقت محشر هر عرض را صورتی است ** صورت هر یک عرض را نوبتی است
- Kendine bak, sen de araz değil miydin, anandan, babandan hâsıl olmadın mı ve bir maksat uğrunda birisiyle eş değil misin?
- بنگر اندر خود نه تو بودی عرض ** جنبش جفتی و جفتی با غرض