- Eğer arazlar başka bir şekle tebeddül etmeseydi, başka bir şekle bürünüp var olmasaydı iş bâtıl olur, sözler manasız bir hale gelirdi; 960
- گر نبودی مر عرض را نقل و حشر ** فعل بودی باطل و اقوال فشر
- Bu arazlar başka bir varlık suretine bürünüp haşrolur.
- این عرضها نقل شد لونی دگر ** حشر هر فانی بود کونی دگر
- Her şey, neye lâyıksa o şekle tebeddül eder. Sürünün çobanı, sürüye lâyık kişidir.
- نقل هر چیزی بود هم لایقش ** لایق گله بود هم سایقش
- Mahşerde her arazın bir sureti vardır, her araz suretinin de bir nöbeti.
- وقت محشر هر عرض را صورتی است ** صورت هر یک عرض را نوبتی است
- Kendine bak, sen de araz değil miydin, anandan, babandan hâsıl olmadın mı ve bir maksat uğrunda birisiyle eş değil misin?
- بنگر اندر خود نه تو بودی عرض ** جنبش جفتی و جفتی با غرض
- Evlere köşklere bak. Bunlar mühendisin tasavvuratından ibaretti. 965
- بنگر اندر خانه و کاشانهها ** در مهندس بود چون افسانهها
- Güzel olarak gördüğümüz sofası hoş. Tavanı, kapısı mükemmel olan filan ev ,(mühendisin zihnindeydi).
- آن فلان خانه که ما دیدیم خوش ** بود موزون صفه و سقف و درش
- Mühendisin zihnindeki o araz, o düşünce aletleri hazırladı, ormanlardan direkleri getirdi (ev yapılıp meydana çıktı.)
- از مهندس آن عرض و اندیشهها ** آلت آورد و ستون از بیشهها
- Her hünerin aslı, esası, hayâlden, arazdan, düşünceden başka nedir ki?
- چیست اصل و مایهی هر پیشهای ** جز خیال و جز عرض و اندیشهای
- Dünyanın bütün cüzilerine, fakat garazsızca bak; arazdan başka bir şeyden meydana gelmemiştir.
- جمله اجزای جهان را بیغرض ** درنگر حاصل نشد جز از عرض