- İtizal ehlinin tevili budur işte. Hal nuruna sahip olmayan kişinin işi budur.
- این بود تاویل اهل اعتزال ** و آن آنکس کو ندارد نور حال
- İnsan, duygudan çıkmadı mı gayb âlemine tamamıyla yabancıdır.
- چون ز حس بیرون نیامد آدمی ** باشد از تصویر غیبی اعجمی
- Bu sözün sonu gelmez… Yılancı, o yılanı yüzlerce zahmetle çeke çeke,
- این سخن پایان ندارد مارگیر ** میکشید آن مار را با صد زحیر
- Bağdat’a kadar geldi. o maceracı adam, çarşıda bir hengâmedir koparmak için, 1030
- تا به بغداد آمد آن هنگامهجو ** تا نهد هنگامهای بر چارسو
- Yılanı Şat kıyısına koydu. Bağdat şehrinde bir gürültüdür koptu,
- بر لب شط مرد هنگامه نهاد ** غلغله در شهر بغداد اوفتاد
- “Bir yılancı ejderha getirmiş, acayip görülmemiş mefret bir şey. Nasıl da avlamış?” diye,
- مارگیری اژدها آورده است ** بوالعجب نادر شکاری کرده است
- Yüz binlerce ahmak adam toplandı, ahmaklıklarından onlar da yılancı gibi yılana avlandılar.
- جمع آمد صد هزاران خامریش ** صید او گشته چو او از ابلهیش
- Onlar, yılanı görmek için bekleşiyorlardı. O da etraftaki halk tamamıyla toplansın diye bekliyordu.
- منتظر ایشان و هم او منتظر ** تا که جمع آیند خلق منتشر
- Halk, iyice toplansın da elime geçecek para çok olsun diyordu. 1035
- مردم هنگامه افزونتر شود ** کدیه و توزیع نیکوتر رود
- Yüz binlerce herzevekil toplandı, halka oldular. Bir ayak, bin ayaküstüne geldi!
- جمع آمد صد هزاران ژاژخا ** حلقه کرده پشت پا بر پشت پا