- Onlar, yılanı görmek için bekleşiyorlardı. O da etraftaki halk tamamıyla toplansın diye bekliyordu.
- منتظر ایشان و هم او منتظر ** تا که جمع آیند خلق منتشر
- Halk, iyice toplansın da elime geçecek para çok olsun diyordu. 1035
- مردم هنگامه افزونتر شود ** کدیه و توزیع نیکوتر رود
- Yüz binlerce herzevekil toplandı, halka oldular. Bir ayak, bin ayaküstüne geldi!
- جمع آمد صد هزاران ژاژخا ** حلقه کرده پشت پا بر پشت پا
- Kalabalıktan erkeğin kadından haberi yoktu. Halkla ileri gelenler birbirlerine girmiş âdeta kıyametten bir alâmet olmuştu.
- مرد را از زن خبر نه ز ازدحام ** رفته درهم چون قیامت خاص و عام
- Yılancı, yılanın üstündeki kilimi kımıldattıkça halk, parmaklarının ucuna basıp boyunlarını uzatıyordu.
- چون همی حراقه جنبانید او ** میکشیدند اهل هنگامه گلو
- Ejderha, zemheriden donmuştu. Yüzlerce kilimin, kebenin altındaydı.
- و اژدها کز زمهریر افسرده بود ** زیر صد گونه پلاس و پرده بود
- Yılancı, ihtiyatı elden bırakmamış, onu kalın iplerle bağlamıştı. 1040
- بسته بودش با رسنهای غلیظ ** احتیاطی کرده بودش آن حفیظ
- Fakat halkın toplanmasını beklerken epeyce bir zaman geçmiş, Irak güneşi, yılanın üstüne vurmuştu.
- در درنگ انتظار و اتفاق ** تافت بر آن مار خورشید عراق
- Güneş onu epeyce ısıtınca azasından soğuk ahlât sıyrılıp gitmişti.
- آفتاب گرمسیرش گرم کرد ** رفت از اعضای او اخلاط سرد
- O müddet zarfında ölü bir halde bulunan ejderha dirildi, kımıldamaya başladı.
- مرده بود و زنده گشت او از شگفت ** اژدها بر خویش جنبیدن گرفت