- Sonra da bir direğe sarılıp kendisini sıktı, karnında herifin kemiklerini çatır, çatır kırdı.
- خویش را بر استنی پیچید و بست ** استخوان خورده را در هم شکست
- Senin nefsinde bir ejderhadır. O, nereden öldü ki? Dertten, eline fırsat düşmediğinden dondu, yoksa!
- نفست اژدرهاست او کی مرده است ** از غم و بی آلتی افسرده است
- Firavunun eline geçenler, onun da eline geçse neler yapmaz! Irmak bile, Firavunun emriyle akardı.
- گر بیابد آلت فرعون او ** که بامر او همیرفت آب جو
- Onun eline de böyle bir kudret düşse hemen firavunluğa başlar, yüzlerce Musa’nın da yolunu vurur, yüzlerce Harun’un da! 1055
- آنگه او بنیاد فرعونی کند ** راه صد موسی و صد هارون زند
- O ejderha, yoksulluk elinde bir kurtcağız kesilir. Mevki ve mal yüzünden bir sivrisinek büyür, çaylaklaşır!
- کرمکست آن اژدها از دست فقر ** پشهای گردد ز جاه و مال صقر
- Ejderhayı ayrılık karı içinde tut, sakın onu Irak güneşinin altına getirme.
- اژدها را دار در برف فراق ** هین مکش او را به خورشید عراق
- Ejderhan donmuş bir halde iken selâmettesin fakat kurtuldu, kendine geldi mi ona lokma olursun.
- تا فسرده میبود آن اژدهات ** لقمهی اویی چو او یابد نجات
- Onu mat et de mat olmaktan emin ol. Ona pek acıma, o iyilik edilecek kişi değildir.
- مات کن او را و آمن شو ز مات ** رحم کم کن نیست او ز اهل صلات
- Üstüne şehvet güneşi vurdu mu o geberesice hemen yarasa gibi kanatlarını çırpmaya, uçmaya başlar. 1060
- کان تف خورشید شهوت بر زند ** آن خفاش مردریگت پر زند
- Ercesine onu savaşa çek, babayiğitçe onunla vuruş… Allah, sana vuslatıyla karşılık versin!
- میکشانش در جهاد و در قتال ** مردوار الله یجزیک الوصال