- Taşı, demiri nefesiyle çekip sömürmekte, demiri apaşikâr bir surette ağzında ezip çiğnemekteydi.
- سنگ و آهن را بدم در میکشید ** خرد میخایید آهن را پدید
- Havalanıp burçların üstüne çıkmakta, Rum, Gürcü… Herkes ondan kaçmaktaydı.
- در هوا میکرد خود بالای برج ** که هزیمت میشد از وی روم و گرج
- Deve gibi ağzından köpükler saçıyordu. O köpüğün bir katresi kimin üstüne düşse cüzzam illetine tutuluyordu.
- کفک میانداخت چون اشتر ز کام ** قطرهای بر هر که زد میشد جذام
- Dişlerinin gıcırtısı, yürekleri yerinden oynatıyor, kara aslanların bile canları elden gidiyordu. 1105
- ژغژغ دندان او دل میشکست ** جان شیران سیه میشد ز دست
- O seçilmiş peygamber, kavminin yanına varınca ejderhayı boğazından yakaladı, ejderha asâ oldu yine.
- چون به قوم خود رسید آن مجتبی ** شدق او بگرفت باز او شد عصا
- Asâya dayandı da dedi ki: “Ne şaşılacak şey. Bizim yanımızda güneş, düşmana karşı gece!
- تکیه بر وی کرد و میگفت ای عجب ** پیش ما خورشید و پیش خصم شب
- Ne hayret edilecek şey ki bu ordu, kuşluk güneşiyle dopdolu olan bu âlemi görmüyor.
- ای عجب چون مینبیند این سپاه ** عالمی پر آفتاب چاشتگاه
- Göz de açık, kulak da; sonra da bu zekâ… Allah’ın gözbağcılığına hayretteyim!
- چشم باز و گوش باز و این ذکا ** خیرهام در چشمبندی خدا
- Ben onlara şaşırıyorum, onlar da bana şaşırıyorlar. Baharın onlar diken, ben yasemin: 1110
- من ازیشان خیره ایشان هم ز من ** از بهاری خار ایشان من سمن
- Onlara nice lezzetli şaraplarla dolu kadehler sundum. Fakat onlara kadehteki şerbet taş kesildi.
- پیششان بردم بسی جام رحیق ** سنگ شد آبش به پیش این فریق