- O hasta, dostlar, der; bu tepenin üstünde duran kılıç nedir ki? 115
- گوید آن رنجور ای یاران من ** چیست این شمشیر بر ساران من
- Dinleyenler de “Biz öyle bir şey görmüyoruz. Bu, hayalden ibaret” derler. Hâlbuki ne hayali? Göçme zamanı bu!
- ما نمیبینیم باشد این خیال ** چه خیالست این که این هست ارتحال
- Ne hayali bu? Bu aşağılık felek bile bunun korkusuyla hayal haline geldi.
- چه خیالست این که این چرخ نگون ** از نهیب این خیالی شد کنون
- Ölüm haline gelen hastanın önünde gürzlerle kılıçlar his âlemine girdiler.
- گرزها و تیغها محسوس شد ** پیش بیمار و سرش منکوس شد
- O, bu kılıçların ona çekildiğini görür. Fakat ondan başka düşmanın gözü de bağlıdır, dostun gözü de…
- او همیبیند که آن از بهر اوست ** چشم دشمن بسته زان و چشم دوست
- Dünya hırsı gitti de o yüzden hastanın gözü kuvvetlendi; gözü, kan dökme zamanı aydınlandı. 120
- حرص دنیا رفت و چشمش تیز شد ** چشم او روشن گه خونریز شد
- Kibrinin, hışmının yüzünden gözü, vakitsiz öten horoza döndü.
- مرغ بیهنگام شد آن چشم او ** از نتیجهی کبر او و خشم او
- Vakitsiz çan çalan, vakitsiz öten horozun başını kesmek vaciptir.
- سر بریدن واجب آید مرغ را ** کو بغیر وقت جنباند درا
- Her an, canının bir cüz’ü ölüm halindedir. Her an can verme zamanındadır. Can verme ânında imanını gör, gözet!
- هر زمان نزعیست جزو جانت را ** بنگر اندر نزع جان ایمانت را
- Ömrün, altın kesesine benzer, geceyle gündüz de para sayan adamdır.
- عمر تو مانند همیان زرست ** روز و شب مانند دینار اشمرست