English    Türkçe    فارسی   

3
1181-1190

  • De onlara uyalım, secde edelim, kendimizi bir kimyaya atalım (da halis altın olalım).
  • هم خبر ده تا که ما سجده کنیم ** خویشتن بر کیمیایی بر زنیم
  • Ümidi kesilmiş biçareleriz. Bize bir ümit ver Allah tapısından sürülmüşleriz, bizi o tapıya yine onun keremi çekti” diye yalvardılar.
  • ناامیدانیم و اومیدی رسید ** راندگانیم و کرم ما را کشید
  • Ölmüş büyücünün oğullarına cevap vermesi
  • جواب گفتن ساحر مرده با فرزندان خود
  • Babaları, onlara rüyalarında dedi ki: “Oğullarım, bunu açıkça söylemeye imkân yok.
  • گفتشان در خواب کای اولاد من ** نیست ممکن ظاهر این را دم زدن
  • Apaçık ve olduğu gibi söylememe izin yok. Ama bu sır, uzak değil gözümün önünde.
  • فاش و مطلق گفتنم دستور نیست ** لیک راز از پیش چشمم دور نیست
  • Size bir nişane göstereyim de gizli şey aşikâr olsun. 1185
  • لیک بنمایم نشانی با شما ** تا شود پیدا شما را این خفا
  • Gözlerimin nurları, oraya varın da onun uyumakta olduğu yeri anlayın.
  • نور چشمانم چو آنجا گه روید ** از مقام خفتنش آگه شوید
  • O hakikat sahibi uyurken korkmayın asayı almaya kalkışın.
  • آن زمان که خفته باشد آن حکیم ** آن عصا را قصد کن بگذار بیم
  • Eğer çalabilirseniz o sihirbazın biridir. Sihirbaza karşı çare bulmayı bilirsiniz siz.
  • گر بدزدی و توانی ساحرست ** چاره‌ی ساحر بر تو حاضرست
  • Yok, eğer çalamazsanız aman ha aman… Kendinize gelin, o, Allah eridir. Ululuk sahibi ve hidayet verici Allah’ın elçisidir.
  • ور نتانی هان و هان آن ایزدیست ** او رسول ذوالجلال و مهتدیست
  • Yeryüzü doğudan batıya kadar Firavunla dolsa savaş zamanı Allah, yine onu üstün eder; Firavun, baş aşağı gelir. 1190
  • گر جهان فرعون گیرد شرق و غرب ** سرنگون آید خدا آنگاه حرب