English    Türkçe    فارسی   

3
1405-1414

  • Padişah tarafından kabul edilip huzurunda oturduktan sonra mektup ve elçi araştırmak çirkin bir şeydir. 1405
  • پیش سلطان خوش نشسته در قبول ** زشت باشد جستن نامه و رسول
  • Bir âşığın, mâşukunun huzurunda aşk mektubu okuması, sevgilinin bu hareketi beğenmemesi, delâlet edilen şey meydana geldikten sonra delil aramak çirkin bir şeydir, bilinen şeye ulaşıldıktan sonra bilgi ile uğraşmak kötü bir şeydir
  • داستان مشغول شدن عاشقی به عشق‌نامه خواندن و مطالعه کردن عشق‌نامه درحضور معشوق خویش و معشوق آن را ناپسند داشتن کی طلب الدلیل عند حضور المدلول قبیح والاشتغال بالعلم بعد الوصول الی المعلوم مذموم
  • Sevgili âşıklarından birisini huzuruna çağırdı. Âşık aşk mektubunu çıkarıp sevgilisinin huzurunda okumaya başladı.
  • آن یکی را یار پیش خود نشاند ** نامه بیرون کرد و پیش یار خواند
  • Mektupta beyitler, övüşler, ihtiyaç ve âciz yoksulluk… Birçok lâflar vardı.
  • بیتها در نامه و مدح و ثنا ** زاری و مسکینی و بس لابه‌ها
  • Mâşuk dedi ki: “Eğer bu okuma, benim içinse vuslat zamanı ömür zayi etmektir bu!
  • گفت معشوق این اگر بهر منست ** گاه وصل این عمر ضایع کردنست
  • Ben yanımdayım, sen mektup okuyorsun. Bu âşıklık alâmeti değil ki!”
  • من به پیشت حاضر و تو نامه خوان ** نیست این باری نشان عاشقان
  • Âşık dedi ki: “Doğru, sen buradasın ama ben, istediğim zevki, istediğim gibi bulamıyorum ki, 1410
  • گفت اینجا حاضری اما ولیک ** من نمی‌یایم نصیب خویش نیک
  • Geçen yıl senden aldığım zevki, şimdi vuslatına erişmiş olduğum halde alamıyorum.
  • آنچ می‌دیدم ز تو پارینه سال ** نیست این دم گرچه می‌بینم وصال
  • Ben bu kaynaktan arı, duru su içtim, o suyla gözümü de yeniledim, gönlümü de.
  • من ازین چشمه زلالی خورده‌ام ** دیده و دل ز آب تازه کرده‌ام
  • Şimdi kaynağı görüyorum ama su yok. Yoksa suyolumu birisi mi kesti” dedi.
  • چشمه می‌بینم ولیکن آب نی ** راه آبم را مگر زد ره‌زنی
  • Mâşuk dedi ki: “Şu halde ben, senin sevgilin değilim. Ben Bulgar Türküyüm, sen Katu Türkü istiyorsun.
  • گفت پس من نیستم معشوق تو ** من به بلغار و مرادت در قتو