- Ertesi gün oldu. Çocuklar, bu düşünceyle mektebe geldiler.
- روز گشت و آمدند آن کودکان ** بر همین فکرت ز خانه تا دکان
- Hepsi de dışarıda bu fikri ortaya atan zeki çocuğu bekliyorlardı.
- جمله استادند بیرون منتظر ** تا درآید اول آن یار مصر
- Çünkü bu tedbirin kaynağı oydu. Baş, daima ayağın reisidir… Ayağı çekip götüren baştır.
- زانک منبع او بدست این رای را ** سر امام آید همیشه پای را
- A mukallit, gök nurunun bir kaynağı olan kişiden üstün olmayı isteme.
- ای مقلد تو مجو بیشی بر آن ** کو بود منبع ز نور آسمان
- Çocuk geldi, hocaya, selam verip “Hocam, hayır ola, benzin sararmış” dedi. 1550
- او در آمد گفت استا را سلام ** خیر باشد رنگ رویت زردفام
- Hoca “Hasta filan değilim, saçmalama… Geç yerine otur” dedi.
- گفت استا نیست رنجی مر مرا ** تو برو بنشین مگو یاوه هلا
- Dedi ama hatırına da bir vehim tozudur kondu, az bile olsa gönlüne bir endişedir düştü.
- نفی کرد اما غبار وهم بد ** اندکی اندر دلش ناگاه زد
- Derken öbür çocuk içeri girdi. O da öyle söyleyince o vehim arttı.
- اندر آمد دیگری گفت این چنین ** اندکی آن وهم افزون شد بدین
- Böyle böyle vehmi arttıkça arttı. Haline şaştı kaldı, hasta olduğuna hükmetti.
- همچنین تا وهم او قوت گرفت ** ماند اندر حال خود بس در شگفت
- Firavunun da bu çeşit halkın ululamasından hasta düşmesi
- بیمار شدن فرعون هم به وهم از تعظیم خلقان
- Kadın, erkek, çoluk, çocuk… Halkın secde etmesi de Firavunun gönlüne tesir etti, hastalandı. 1555
- سجدهی خلق از زن و از طفل و مرد ** زد دل فرعون را رنجور کرد