English    Türkçe    فارسی   

3
1555-1564

  • Kadın, erkek, çoluk, çocuk… Halkın secde etmesi de Firavunun gönlüne tesir etti, hastalandı. 1555
  • سجده‌ی خلق از زن و از طفل و مرد ** زد دل فرعون را رنجور کرد
  • Herkes ona Allah’sın, padişahsın dedikçe vehimlendi, bu vehimle öyle bir dereceye geldi ki,
  • گفتن هریک خداوند و ملک ** آنچنان کردش ز وهمی منهتک
  • Allahlık, dâvasında yiğitleşti, ejderha kesildi, doymak nedir bilmez oldu!
  • که به دعوی الهی شد دلیر ** اژدها گشت و نمی‌شد هیچ سیر
  • Aklı cüz’inin afeti vehimdir, zandır. Çünkü onun vatanı karanlıklar diyarındadır.
  • عقل جزوی آفتش وهمست و ظن ** زانک در ظلمات شد او را وطن
  • Yerde yarım arşın enlikte bir yol olsa insan, hiç vehimlenmeden rahatça yürür.
  • بر زمین گر نیم گز راهی بود ** آدمی بی وهم آمن می‌رود
  • Fakat yüksek bir duvarın üstünde gitsen yolun genişliği iki arşın olsa yine eğri büğrü gidersin. 1560
  • بر سر دیوار عالی گر روی ** گر دو گز عرضش بود کژ می‌شوی
  • Hatta gönlüne düşen vehim yüzünden belki de düşersin. Vehimden gelen korkuya iyice dikkat et de vehimin kötülüğünü anla.
  • بلک می‌افتی ز لرزه‌ی دل به وهم ** ترس وهمی را نکو بنگر بفهم
  • Hocanın vehimle hastalanması
  • رنجور شدن اوستاد به وهم
  • Hoca vehimden korkudan hastalandı. Yerinden sıçrayıp kalktı, kilimini başına örttü.
  • گشت استا سست از وهم و ز بیم ** بر جهید و می‌کشانید او گلیم
  • “Zaten sevgisi az, ben bu halde, olduğum halde halimi sormadı bile.
  • خشمگین با زن که مهر اوست سست ** من بدین حالم نپرسید و نجست
  • Rengimin solukluğunu, benzimin uçukluğunu haber bile vermedi. Bana kastediyor, benden kurtulmaya yol arıyor.
  • خود مرا آگه نکرد از رنگ من ** قصد دارد تا رهد از ننگ من