- Bundan önce yol gösteren bir şeyh vardı. Yeryüzünde adeta göğe mensup bir çırağdı.
- بود شیخی رهنمایی پیش ازین ** آسمانی شمع بر روی زمین
- Ümmetler içinde peygambere benzer, halka cennet bahçelerinin kapılarını açardı.
- چون پیمبر درمیان امتان ** در گشای روضهی دار الجنان
- Peygamber, “İleri giden şeyh, kavminin arasında peygambere benzer” dedi.
- گفت پیغامبر که شیخ رفته پیش ** چون نبی باشد میان قوم خویش
- Bir sabah evindekiler ona dediler ki: “A güzel huylu, nasıl da yüreğin katı, neden böylesin sen, 1775
- یک صباحی گفتش اهل بیت او ** سختدل چونی بگو ای نیکخو
- Biz, senin oğullarının ölümünden iki büklüm oluyor, zarı zarı ağlıyoruz da,
- ماز مرگ و هجر فرزندان تو ** نوحه میداریم با پشت دوتو
- Sen hiç ağlamıyor, feryat etmiyorsun bile. Bu neden ki: Yoksa gönlünde merhamet mi yok.
- تو نمیگریی نمیزاری چرا ** یا که رحمت نیست در دل ای کیا
- Yüreğinde merhamet yoksa senden ne umabiliriz ki?
- چون ترا رحمی نباشد در درون ** پس چه اومیدستمان از تو کنون
- Ey ulumuz, rehberimiz, kıyamette bizi bırakmaz diyoruz, ümidimiz sende.
- ما به ا اومید تویم ای پیشوا ** که بسنگذاری تو مارا در فنا
- Mahşer günü tahtı bezedikleri zaman o şiddetli günde bize sen şefaat edersin diyoruz. 1780
- چون بیارایند روز حشر تخت ** خود شفیع ما توی آن روز سخت
- Öyle bir amansız günde senin ihsanına ümit bağlamışız.
- درچنان روز و شب بیزینهار ** ما به اکرام تویم اومیدوار