English    Türkçe    فارسی   

3
1890-1899

  • Onun fermanı, onun rızası olmadıkça âlemde hiçbir ağız gülmezse bu adamın hali nasıldır? İşte o haldeyim ben” dedi. 1890
  • هیچ دندانی نخندد در جهان ** بی رضا و امر آن فرمان‌روان
  • Behlûl, padişahım doğru söyledin. Bu hale sahip olduğun nurundan da belli, yüzünden de görünüp durmakta.
  • گفت ای شه راست گفتی همچنین ** در فر و سیمای تو پیداست این
  • Böylesin, hatta yüz mislisin... Doğru ama bunu bir güzelce anlat.
  • این و صد چندینی ای صادق ولیک ** شرح کن این را بیان کن نیک نیک
  • Öyle bir anlat ki duyunca fazilet sahibi de kabul etsin, bir şeyden anlamaz adam da.
  • آنچنانک فاضل و مرد فضول ** چون به گوش او رسد آرد قبول
  • Herkesin aklının ereceği, fikrinin anlayacağı bir tarzda anlat.
  • آنچنانش شرح کن اندر کلام ** که از آن هم بهره یابد عقل عام
  • Söz söyleyen kemal sahibi olursa söz söyleme sofrasını yaydı mı sofrası, her çeşit aşlarla doludur. 1895
  • ناطق کامل چو خوان‌پاشی بود ** خوانش بر هر گونه‌ی آشی بود
  • Hiçbir konuk mahrum kalmaz. Herkes o sofrada kendi gıdasını bulur.
  • که نماند هیچ مهمان بی نوا ** هر کسی یابد غذای خود جدا
  • O sofra, Kur’an’a benzer; Kur’an’ın da yedi manası vardır; alelâde halk da ondan doyar, halkın bilgide, irfanda ileri gelenleri de” dedi.
  • همچو قرآن که بمعنی هفت توست ** خاص را و عام را مطعم دروست
  • Derviş dedi ki: “ Herkesçe şu muhakkaktır ki âlem Allah emrine râm olmuştur.
  • گفت این باری یقین شد پیش عام ** که جهان در امر یزدانست رام
  • O padişahın kaza ve kaderi olmadıkça ağaçtan yaprak bile düşmez.
  • هیچ برگی در نیفتد از درخت ** بی قضا و حکم آن سلطان بخت