- Firavuna yüzlerce mal, mülk verdi, o da nihayet ululuk, büyüklük dâvasına girişti. 200
- داد مر فرعون را صد ملک و مال ** تا بکرد او دعوی عز و جلال
- O kötü yaradılışlı, Hakk’a sızlanmasın diye ömründe baş ağrısı bile görmedi.
- در همه عمرش ندید او درد سر ** تا ننالد سوی حق آن بدگهر
- Allah, ona bütün dünya mülkünü verdi de dert, elem, keder vermedi.
- داد او را جمله ملک این جهان ** حق ندادش درد و رنج و اندهان
- Dert, Allah’ı gizlice çağırmana sebep olduğundan bütün dünya malından yeğdir.
- درد آمد بهتر از ملک جهان ** تا بخوانی مر خدا را در نهان
- Dertsiz dua soğuktur, bir şeye yaramaz. Dertli dua ve niyaz, gönülden, aşktan gelir.
- خواندن بی درد از افسردگیست ** خواندن با درد از دلبردگیست
- O gizlice niyazın, o önü sonu anman yok mu? 205
- آن کشیدن زیر لب آواز را ** یاد کردن مبدا و آغاز را
- İşte saf, halis ve hüzünlü dua odur. “Ey Allah’ım ey feryadıma erişen, ey yardımcım” demendir.
- آن شده آواز صافی و حزین ** ای خدا وی مستغاث و ای معین
- Allah yolunda köpeğin sesi bile Allah cezbesiyledir. Çünkü Allah’a her yönelen, bir yol kesicinin esiridir.
- نالهی سگ در رهش بی جذبه نیست ** زانک هر راغب اسیر رهزنیست
- Eshabı Kehf’in köpeği gibi… Pis şeyden kurtulunca padişahlar sofrasının başına oturdu.
- چون سگ کهفی که از مردار رست ** بر سر خوان شهنشاهان نشست
- Mağaranın önünde kıyamete kadar dağarcıksız, heybesiz ârifcesine rahmet lokmasını, rahmet suyunu yiyip içmekte.
- تا قیامت میخورد او پیش غار ** آب رحمت عارفانه بی تغار