English    Türkçe    فارسی   

3
2731-2740

  • Bu körlüğü defetmek halkın elinde değildir; bu, doktorlara Allah tarafından lütfedilmiş bir hidayettir.
  • دفع این کوری بدست خلق نیست ** لیک اکرام طبیبان از هدیست
  • Bu doktorlara candan kul olun da miskle, amberle dolun!”
  • این طبیبان را به جان بنده شوید ** تا به مشک و عنبر آکنده شوید
  • Halkın peygamberleri itham etmesi
  • متهم داشتن قوم انبیا را
  • Onlarsa, bunların hepsi riyadan, hileden ibaret dediler; nasıl olur da Allah falanı, filanı kendisine vekil eder?
  • قوم گفتند این همه زرقست و مکر ** کی خدا نایب کند از زید و بکر
  • Padişah elçisinin padişah cinsinden olması lâzım. Suyla toprak nerede, gökleri yaratan nerede,
  • هر رسول شاه باید جنس او ** آب و گل کو خالق افلاک کو
  • Kafamızda eşek beyni mi var ki sizin gibi bir sineği hüma kuşuyla bir tutalım? 2735
  • مغز خر خوردیم تا ما چون شما ** پشه را داریم همراز هما
  • Hüma nerede, sinek nerede? Toprak nerede, Allah nerede? Gökteki güneşle zerrenin ne münasebeti var?
  • کو هما کو پشه کو گل کو خدا ** ز آفتاب چرخ چه بود ذره را
  • Bu münasebet, bu alâka, hiç akıllı adamın kabul edeceği şey mi?
  • این چه نسبت این چه پیوندی بود ** تاکه در عقل و دماغی در رود
  • Tavşanların, “Ben ayın elçisiyim; ay, bu çeşmeden vazgeç diyor” demesi için bir tavşanı elçi olarak file göndermeleri – bu hikâyenin tamamı Kelile kitabında vardır -
  • حکایت خرگوشان کی خرگوشی راپیش پیل فرستادند کی بگو کی من رسول ماه آسمانم پیش تو کی ازین چشمه آب حذر کن چنانک در کتاب کلیله تمام گفته است
  • Bu, bir tavşanın “Ben ayın elçisiyim, onunla eşim” demesine benzer.
  • این بدان ماند که خرگوشی بگفت ** من رسول ماهم و با ماه جفت
  • Bütün av hayvanları, fil sürüsünün yüzünden suyu güzel kaynağa gidemez olmuşlardı.
  • کز رمه‌ی پیلان بر آن چشمه‌ی زلال ** جمله نخجیران بدند اندر وبال
  • Hepsi de korkularından oraya yanaşamıyorlardı. Güçleri, kuvvetleri yoktu, bir düzen düzdüler. 2740
  • جمله محروم و ز خوف از چشمه دور ** حیله‌ای کردند چون کم بود زور