English    Türkçe    فارسی   

3
2766-2775

  • Demek ki bir ölü sinek Allah’a eş oluyor sizce… Peki, o halde diri olan insan neden o padişahlar padişahına sırdaş olmasın?
  • پشه‌ی مرده هما را شد شریک ** چون نشاید زنده همراز ملیک
  • Yoksa ölü sineğe benzeyen put, sizin tarafınızdan yapıldığı için mi Allah’a eş olmaya lâyık? Diri insan, Allah mahlûku olduğundan mı Allah sırrın mahrem olamıyor?
  • یا مگر مرده تراشیده‌ی شماست ** پشه‌ی زنده تراشیده‌ی خداست
  • Siz, kendinize, kendi sanatınıza âşıksınız. Yılanların kuyruklarına lâyık olan elbette yılanbaşıdır.
  • عاشق خویشید و صنعت‌کرد خویش ** دم ماران را سر مارست کیش
  • Ne o kuyrukta bir devlet, bir nimet vardır, ne o başta bir rahat, bir lezzet!
  • نه در آن دم دولتی و نعمتی ** نه در آن سر راحتی و لذتی
  • Yılanın kuyruğu, başının etrafında dönüp dolaşır, kıvrılıp düzelir. Kuyruk ve baş… O iki dost birbirine tam lâyıktır, tam münasiptir! 2770
  • گرد سر گردان بود آن دم مار ** لایق‌اند و درخورند آن هر دو یار
  • İlahi nâmeyi bir güzelce dinlesen görürsün; Hâkim-i Gaznevî öyle der:
  • آنچنان گوید حکیم غزنوی ** در الهی‌نامه گر خوش بشنوی
  • Takdirin hükmüne itiraz edip de boş boğazlıkta bulunma. Tavşana tavşankulağı münasiptir.
  • کم فضولی کن تو در حکم قدر ** درخور آمد شخص خر با گوش خر
  • Uzuvlarla bedenler tam uygundur… Huylarla canlar, tam birbirine denktir.
  • شد مناسب عضوها و ابدانها ** شد مناسب وصفها با جانها
  • Ruha münasip olan her vasfı, şüphe yok ki tam yerli yerinde, tam uygun olarak halk eden Allah’tır.
  • وصف هر جانی تناسب باشدش ** بی گمان با جان که حق بتراشدش
  • Allah, mademki huyu, cana uygun ve eş olarak yarattı, o halde onu gözle kaş gibi yerinde ve birbirine münasip bil! 2775
  • چون صفت با جان قرین کردست او ** پس مناسب دانش همچون چشم و رو